TOPLUMUN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN TEMELİ KADINLARDIR
"Sadece erkek değildir kadını ezen. Kadın kendi hayatından sorumlu olmaktan vazgeçerek kendi kendini de eziyor." Simon De Beauvoir
"Halkları yok sayan, sadece bir avuç yandaş ve sermayenin çıkarlarını gözeten ekonomi politikaları nedeniyle özellikle kadınlar yoksullaşıyoruz! Ekonomik kriz her geçen gün derinleşiyor. Peş peşe gelen zamlarla ekmeğimiz küçülüyor, aşımız azalıyor. İşsizlik artıyor, ilk işinden edilenler de kadınlar oluyoruz. Tam da bu nedenlerle sermaye ve savaş odaklı ekonomi politikalarına HAYIR diyoruz. Birlikte ürettiğimizi eşit paylaştığımız bir yaşamı, emeğin haklarının yok sayılmadığı bir yaşamı, doğanın ve canlı yaşamın korunduğu bir yaşamı, güvenceli bir yaşamı hep birlikte kuracağız." (Yeşil Sol Parti Kadın Meclisleri Deklarasyonu)
Toplumun yarısı kadındır ve toplumun diğer yarısını doğuran da kadındır. Hiç iktidar olmayan kadınlar ne yazık ki doğurduklarının iktidarı altında bin yıllardır eziliyor. Doğurduğu, büyüttüğü varlığın kendisine bir o kadar düşman olabilmesi 'Ataerkil sistem' dediğimiz mekanizmanın ne derece zehirli bir güç olduğunu da gösterir.
Bin yıllardır ezilmişligin neredeyse genlere kadar nüfuz ettiği bir noktadan varoluşunu yeniden yaratması elbette oldukça güç. Önce kadına sonrada tüm topluma egemen olan erk zihniyeti, kadın üzerinde adeta böl parçala yönet politikası yürütüyor. Tüm süregelen sistemlerde ikinci sınıf pozisyonunda olan kadının hem zihninin, hem emeğinin, hem de vücudunun sömürülmesi kapitalist modernite döneminde zirve yapmıştır. Kadın sadece kendi bedeni ve emeği üzerinden sömürülmüyor anneliğinin, eşliğinin de sömürülüyor olması da kadınının üzerinde kurulan iktidarın ne kadar katmanlı olduğunu da ortaya koyuyor.
Elbette tarih sahnesinde yer yer kadının başkaldırdığı kendi kimlğine sahip çıktı sistem tarafından ön plana çıkarılmayan bir direnişi de var. Bu karşı çıkış zaman zaman cadı avıyla, engizisyonla, politik cinayetlerle engellenmeye çalışılmış olsa da her daim ve her dönemde devam etmiştir: Helenistik dönemdeki erkek egemen bilim dünyasına başkaldıran dünaynın sayılı matemetik teorisyeni, astronomu ve filozofu Hypatiya'dan, Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'ni yayınlayan Fransız Devrimi akabinde giyotinle idam edilen Olympe de Gouges'dan, kadın ve kölelerin haklarını birbirine bağlayan ilk siyahi kadın olan ABD'li Sojourner Truth'a, Rosa Luxemburg'dan, Mirabel kardeşlere, Kadınlar Halk Fırkası'nın kurucusu Nezihe Muhiddin'den Leyla Halid'e, Kürt Özgürlük mücadelesinin Zilan'ınana, Arin Mirkanı'na ve ismini sayamadığımız ama kadının özgür birey olması için mücadele etmiş daha birçok isim var.
Bu mirasın üzerinde kadınlar bugün hala militer güçleriyle, kaba fiziki gücüyle, beyninden ziyade testeron hormonuna dayanarak yaşamı kurgulayan 'erk ve erkeğe' karşı savaşmaya devam ediyor. Kadınlar, özgür, eşitlikçi ahlaki politik toplumun öncüsü olarak siyaset meydanında yer alıyor ve özgür yaşamın ağlarını örmek için tüm güçleriyle mücadeleye devam ediyorlar. Kadınların kendilerini önemli oranda ifade edebildikleri siyasi parti ise Yeşil Sol Parti 'dir. Kadının demokratik siyasette yer alması demokrasi adına yola çıkan ancak hala içinde güç ve iktidar hırsını barındıran erkekleri durdurmak için de oldukça önemlidir. Kadın ancak kendi temsiliyeti ve kendi özgürlük alanlarını yarattığı sürece toplumsal değişimin kadın lehine gelişmesini sağlar. Bunun için en demokratik en eşitlikçi, kendi bireysel tercihlerine saygı gösterilerek politika yapma ve üretme imakanı kadınlar için YSP'de mevcuttur. Toplumsal cinsiyet eşitliğine ve kadınların güçlendirilmesine yönelik politikaların merkeze konulması için doğru adres Yeşil Sol Parti 'dir. Emek, beden sömürüsüne dur demek için siyaset yapma alanı ve özgür kadın kimliği için mücadele alanı YSP'de mevcuttur.
O halde kadınlar da hep beraber Yeşil Sol Parti diyor. Jin Jiyan Azadi!
Deniz Boyraci
Yorumlar
Yorum Gönder