BİRİLERİ BUNLARA DUR DEMEZSE NUH TUFANI YAKINDIR!!!

Bizler diğer tüm canlılarla birlikte bir ekosistemde yaşıyoruz. Ekosistem tür popülasyon ve habitat kavramlarini içerir. Türler birbirlerini  kabul ederek doğada bir denge içinde yaşamlarını devam ettirirler. Türler birleşip popülasyonları oluşturur, popülasyonlar da komüniteleri bunlar da kendi habitatalarında yaşarlar.

Gezegenimizde yaşam bütünlüklüdür.  Tüm canlılar özel varlıklardır. O halde ekosistemde tek hücrelisinden en gelişmişine tüm varlıkların hem yaşam alanı hem de yaşam hakkı vardır . 

Fakat sadece insan merkezli dünyaya bakış ve kapitalist sistem kendini var etmek adına tüm yaşamları hiçe sayarak sürekli doğanın dengesini bozan müdahalerde bulunuyor. İnsan yaşamını kolaylaştırma adına gereksiz-sürekli üretimle,  tahribata devam ediyor. Sürekli üretimin, hızlı yaşamın bir enerji kaynağına ihtiyacı var elbette. Bu enerji kaynağının da en başında petrol geliyor. Doğal petrol kaynaklarına sahip olmak için yaptığı savaşlar, yok ettiği doğa ve canlılar yetmiyor buna barajlar, hesler, nükleer santraller ekleniyor.

Özelikle Türkiye'de pervarsızca ve kontrolsüzce güvenlik nedeniyle yapılan gereksiz baraj sayısısı AKP iktidarı döneminde ikiye katlandı. Her bir barajın ömrü en fazla 100 yıldır. 100 yıl sonra baraj gölleri bataklığa dönüşür. Bir yüzyıl sonra sözüm ona, enerji kaynağı olan bu barajlar hastalık yayacak bataklıklara dönüşecek. Bu barajlara hem batıda hem Kürdistan'da dünya insanlık tarihine mal olmuş kültür varlıkları da kurban ediliyor. Barajlarla sadece ekolojik hayat yok edilmiyor, aynı zamanda Anadolu ve Kürdistan coğrafyasında tarih de sular altına gömülerek, toplum hafızası yağmalanıyor. Örmeğin Ilısu Barajı projesiyle Batman'da Hasankeyf, örneğin Birecik Barajı Projesiyle Zeugma ve çevresi, Urfa Atatürk Barajı ile bölgedeki insanlık tarihinin en önemli dönemlerine ışık tutabilecek onlarca höyüğün su altında kalması, örneğin İzmir'de Yortanlı barajı suları altında kalcak antik kent Allianoi ve daha birçokları. Bunun yanı sıra Kürdistan'da yok edilen verimli tarım alanlarını da unutmamak gerekiyor.  Bu projeler elbette AKP projeleri değil Demokrat parti döneminden bu yana yapılmış uygulanan projeler ama AKP dönemi de bunlara ek olarak HES'lerle Karadeniz'in derelerini, termik santrallerle Ege'nin zeytinlikleri, üzüm bağları yağmalanıyor. 

AKP'nin rant için izin verdiği siyanürle altın çıkarma dünyanın sayılı özel ağaçlarının bulunduğu Kazdağlarını yok ediyor Ege soluksuz bırakılıyor. AKP, Dersim başta olmak üzere birçok yerde güvelik nedeniyle her yere kalekollar inşaa ederek coğrafyamızın kıyımına devam ediyor. Ekonomisini her az gelişmiş ülke gibi inşaat sektörüyle canlı tutmaya çalışan AKP kentsel dönüşüm adı altında kent hafızasını da yok etti. Kentlerde o kentin iklim koşullarına, deprem bölgesi olup olmadığına bakılmaksızın, toplumsal yaşamına uygun olmayan korkunç mimarileriyle birbirinin aynısı tek tip beton gökdelenler yapılmasının önünü açtı. İş öyle bir boyuta vardı ki hızlıca devletten milyonlarca nakit para almak uğruna insanlar, dünyada bir tek Urfa, Antep bölgesinde yetişen özel fıstık türü olan kendi tarım arazilerini inşaat müsaadesi almak için yakmaya başladılar. Ülkede artık kendi nüfusunu doyuracak kadar bile buğday, tahıl üretimi yapılamıyor. Doğanın yok edilmesi sonucu hayvancılık da bittiğinden hem insanlar işsiz hem de tarım ve hayvancılık ülkesi olan Türkiye artık kendine yetmez duruma geldi. Eti, buğdayı kısacası hayati önmde olan tüm besin maddelerini ithal etmeye başladı. Bu da yoksul olan insanları  Patates, Soğan bir paket makarna, bir kutu yağa oy verir hale getirdi.

Doğanın bu arsızca yok edilişi, suni tarım, çevre kirliliği, savaştan dolayı kullanılan bomblar nedeniyle solunan zehirli gazlar, fabrikaların arıtma tesisilerinin olmayışı ve denetlenmemesi ülkede artan kanser oranıyla doğrudan orantılıdır. Bu tabloya daha ilerde yaşanılacak doğal felaketleri de eklediğimizde durum içinden çıkılamaz bir hal alıyor. 


Neden Yeşil Sol Parti , Neden Ekolojizm?

Doğa ve toplumda dışardan büyük müdahaleler yapılmadığı sürece doğal bir denge vardır. Devlet dediğimiz sistem hem toplumda hem doğada dengeyi bozan iktidardır. Hele iktidarda sadece tekellerin rantına hizmet eden neo liberal politikalrı en vahşi biçimiyle uygulayan AKP gibi partiler Erdoğan gibi padişahlığa öykünen egolar olunca, en küçük canlıdan insana, kültür varlığından deresine, dağına her var oluş en olumsuz biçimde bu korkunç paydan nasibini alıyor. 

Sosyal adeletten yoksun, hiç bir ekolojik ve çevre politikası olmayan AKP ve benzeri partilere kendi geleceğimiz, bizden sonraki kuşaklar ve varlıklar adına DUR demenin zamanı çoktan geldi. Yeşil Sol Parti çevre politikası olan, doğal hayatı önemseyen tek siyasi partidir. Eğer doğal ve kültürel mirasımız korunsun ve kuşaklar boyu doğru bir bilinçle kullanılsın ve devredilsin diyorsak, kendimize, doğamıza, tarihimize saygı duyuyorsak, bu sınırsız yok edilişi durdurmak, ağacın, böceğin, kuşun, suyun, insanın hakkını korumak için, oylarımızı çevre bilinci ve vizyonu olan tek parti Yeşil Sol Parti 'ye verelim.


Deniz Boyraci

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZAMANIN RUHU…

Der letzte Tag eines zum Tode Verurteilten

FİKİRLERE KURŞUN İŞLEMEZ