İNSAN ONURUYLA VARDIR

 Bu hafta sizler için  Hanna filmini inceledik. 

İNSAN,  İNSANİ DAVRANIŞLARIYLA   KUTSALDIR.

Film adı: Hanna

Yönetmen:

Joe Wright

Senaryo: Seth Lochhead

Yayın tarihi: 8 Nisan 2011 (ABD)



Film Konusu;

16 yaşında zeki ve meraklı bir çocuk olan Hanna (Saoirse Ronan) babası Erik tarafından kuzey Finlandiya'nn balta girmemiş ormanlarında, soğukkanlı bir ölüm makinesi, bir suikastçı olarak yetiştirilmiştir. Eski bir CIA ajanı olan babası ona avlanmayı, kendini savunma sanatını öğretmiş, herhangi bir okula göndermeden evde eğitmiştir. Babası sayesinde yaşıtlarından tamamen farklı yetişen ve ergenlik çağındaki hiçbir çocuğa benzemeyen bir karakter olan Hanna'nın hikayesini inceleyeceğiz. Film Hanna'nın ustası yani babası tarafından ilk suikastını gerçekleştirmek için Avrupa'ya doğru bir yolculuğa çıkmasıyla başlar. Yol boyunca hedefine kitlenmiş bir şekilde, usta bir katil gibi soğukkanlılıkla hareket eden Hanna, dışarıdaki dünyanın kendisi ve ailesi için yaptığı planlardan habersizdir. Başına gelen çeşitli olaylar sonucunda hedefine yaklaştıkça varoluşuna dair sorularla boğuşmaya başlar. İşte bu film toplumdan izole büyüyen ancak olağanüstü yetenekleri olan Hanna'nın hikayesidir. 


Joe Wright'ın  yönetmenliğini yaptığı Hanna filmi olağandışı tarza sahip bir gerilim filmi oluşturmak için peri masallarından ve ultra modern aksiyon filmlerinden öğeleri bir araya getiriyor. Mekan çekimleriyle adete görsel keyif oluşturuyor. Amansız bir tempoda ilerleyen film, ilk sahnelerden itibaren sizi içine çekiyor ve tuhaf bir şekilde karanlık finale kadar bırakmıyor.  Avrupa çapında kayda değer mekan çekimleri, dinamik bir görsel sunum, The Chemical Brothers'ın etkileyici orijinal müziği ve her yönüyle etkileyici performanslar ile izlerken sizi asla sıkmıyor.  Wright'ın yönetmenliğini şu şekilde tebrik etmek gerekiyor  standart aksiyon filmleri hemen her zaman dram ve derinlik konusunda yetersizdir. Buradaki açık aksiyon heyecanıyla kapatılmaya çalışılır. Görsel keyif oluşturulur ancak hikaye derinliği çoğu zaman dışarıda kalır. Film izlendiği anda doyurur ama izlendikten sonra hızla yeniden acıkırsınız çünkü entellektüalitenizi beslememişsinizdir. Hanna filmi bu yönüyle malzemeyi her zamanki ana akım aksiyonundan şüpheli bir dramaya yükseltmek için yeterli dokunuş ve sanatsal gelişme içerir.  Heyecan verici sonuç, hem sanat evi kalabalıklarını hem de ortalama sinema izleyicilerini sinirlendirme potansiyeline sahip bir gerilim yaratır. 


 Fin ormanının derinliklerinde, 16 yaşındaki usta ajan ve katil olan Hanna kendi başına dışarı çıkabilecek kadar büyük ve güçlü olduğunda ise Erik ona ilk görevini verir ve yolculuk başlar. Hanna'nın yeteri kadar eğitildiğini düşünen Erik, Hanna'nın CIA'i onların varlığı konusunda uyaran bir alıcı üzerindeki anahtarı çevirmesine izin verir.  Böylece, Hanna'yı izole edilmiş orman evinden Fas çölündeki bir yeraltı sorgulama kompleksine, elektrik ve müziğin "gerçek dünyasını" öğrenmekten, Almanya'daki babasıyla yeniden bağlantı kurmaya kadar götüren bir yolculuk başlar. Bu yolculuğun sebebi ise Hanna'nın annesi Erik'in sevdiği kadının CIA tarafından öldürülmüş olmasıdır. 


Yol boyunca, Hanna, Erik tarafından belirlenen ve annesini öldüren CIA şefine suikast düzenleyeceği bir planı takip eder. Büyük Kötü Kurt yani yaşlı ajan rolündeki Marissa Wiegler ise Hanna'nın annesini öldüren CIA ajanıdır. Çok fazla arka planı olmamasına rağmen, Marissa, etkili bir kötü karakterdir ve  obsesif-kompulsif tuhaflıkları, ürkütücü ve sakin tavırları vardır.    Bu arada, Hanna bir aile gezisi tatilinde bir aile ile otostop çeker ve Sophie ile tanışır. Sophie, Hanna'nın ilk arkadaşı olur ve onunla birlikte anti-kahramanımız onun anormal yetiştirilmesini sorgulamaya başlar. Bu tanışma hikayesi  yalnızca Hanna'nın yetiştirilme biçimini tartışmaya açmaz aynı zamanda toplum içinde büyüyen gençleri analiz etme fırsatı da verir bize. Dışarıdan bir gözlemci için oldukça ilginç huylar. Hanna hayatın ve canlılığın daha çok farkında daha güçlü daha uyanık bir karakterken Sophie gibi şehrin ve toplumun içine doğmuş bir karakter olan yeni arkadaşıyla birlikte maruz bırakıldığı hayatı daha iyi kavrar. 


Hanna rolü ile Oscar adayı olmayı Ronan, rolüne fiziksel olarak hazırlanmak için çekimlerden aylar önce dövüş sanatları eğitimi aldı ve Hanna'ya etkileyici özgünlüğünü kazandırmak ustalaştı. Ronan'ın sadece karakteri kadar yaşlı olduğunu yani 16 yaşında olduğunu düşünmek hala şok edici. Oyuncu hem içindeki katilin amansız soğukluğunu hem de dünyaya maruz kalmayan bir çocuğun masumiyetini yakalamayı başarıyor.  Bir sahne, Hanna'nın modern teknolojilerin mevcudiyeti tarafından bombardımana tutulduğunu gösteriyor;  Hayatı boyunca sessiz bir ormanda yaşamış olan  Hanna için televizyonun ani sesi ve hareketi, bir tavan vantilatörü ve bir floresan ışığı kaos demektir. Peki Hanna henüz 16 yaşındaki bir çocuk olmasına rağmen neden savaş eğitimi alan ve izole bir hayat yaşamak zorunda kalan bir çocuktur? Çünkü Hanna daha güçlü ve acımasız olması için bebeklerin DNA'ları ile oynayan bir CIA deneyinin parçasıdır. DNA'sı değiştirilmek için  ve sonra da bebeklikten itibaren bir ajan olarak eğitilmek için annesinden alınmıştır. O henüz doğmadan önce annesine bebeği için para verilmiştir. Bebeği annesinden alan ise Hanna'nın babası olarak bildiği Eriktir. Ancak Erik Hanna'nın annesine aşık olur ve anneyi kıramayarak bebeği CIA eğitim kampından çalar ve bebekle birlikte CIA'dan kaçmaya başlarlar. Bu kaçış esnasında annesi Marissa tarafından öldürülür. Bebeği yani aşık olduğu kadından kalan son şeyi kucağına alan Erik ormanın derinliklerine kaçar. Erik Hanna'ya hem baba olur hem de annesinin intikamı için onu amansız bir eğitimden geçirir. 


Erik, bahsettiğimiz gibi çocukların DNA'larını daha sert ve daha az duygusal hale getirmek için değiştirildiği bir programın işe alım görevlisiydi. Daha sonra CIA projeyi iptal eder. Marissa ise, Erik'in kurtardığı Hanna dışında genetiği değiştirilmiş tüm çocukları öldürmüştür. 

İnsanı bir ölüm makinesine bir robota indirgemek ve mükemmel askeri ya da ajanı yaratmak için deneyler yapan bir CIA var karşımızda. Film kurgusal gibi görünse de dünyanın bir çok yerinde insanlık dışı deneyler yapılmıştır. 

Önce düşüncelerini aşılayan öğreten  sonra bu öğretilerle  onlara karşı  çıkınca  en acımasız  şekilde hayvanmış gibi avına  çıkılması ise oldukça  düşündürücüdür.

Sadece insanları hedef alan değil hayvanlarla da inanılmaz acımasız ve insanlık dışı deneyler yapılmıştır ve bunlar zaman zaman gün yüzüne çıkmaktadır. Bunlar hükümetler ya da devletler tarafından oldukça gizli bir şekilde yapılmıştır ve bence yapılmaya da devam etmektedir. Ancak üzerini kapatmak ve infial oluşturmamak için her zaman deneylerin izleri yok edilmiştir. İnsan yalnızca biyolojik bir var olan değildir; insan onuruyla var olur bu onur bizim insanlık dediğimiz ve onun kendi hikayesini inşaa etme çabasıdır. Bu tarz insanlık dışı deneyler insan olmanın anlamını zedelemekte ve insanı sadece acımasız bir hayvandan da aşağıda bir varlığa indirgemektedir. 

Olağan şartlar altında deney yapmak bugün dünyada sıkıca denetlenmektedir ve bu deneylerin yapılmasına izin verilmemektedir. Ancak devletler kendi askeri ya da ticari planları adına gizli gizli çeşitli insanlık dışı deneyler yapmaktadır. En tehlikeli deneylerden biri olmasına rağmen örneğin nükleer silah üretme çalışmaları kendilerine gelişmiş devlet diyenler, hümanizm ve hukuk naraları atanlar tarafından üretilmektedir. Üstelik kamuoyundan kaçmadan hatta nükleer silahımız var diye övünülerek. Deney bir merakın peşine düşmek demektir ancak insanı insan yapan merakı onu insanlıktan çıkarmamalıdır. Teknik ve bilimin anlamı yalnızca keşfetmekten ibaret değildir. İnsanlık sadece yeninin ve en mükemmelin ya da en güçlünün peşinde olmamalıdır. İnsan olmak demek  ahlaki normlarla birlikte var olmak demektir. Bizler toplumsal canlılarız; bir arada yaşayabileceğimiz ve kendimizden utanmayacağımız bir insanlık tarihi inşaa etmeyi asla unutmamalıyız. Savaş bile kavga bile deney bile bu insanlık onurunu gözetmeden her türlü iğrençliği yaparak yapılmamalıdır. Hanna konusuyla bu konuların derinliklerine girmemiş olsa da izlerken bunları düşünmek bence oldukça önemlidir.

Iyi seyirler.

Hanna 2011 Full HD Film izle

Deniz Boyraci

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZAMANIN RUHU…

Der letzte Tag eines zum Tode Verurteilten

FİKİRLERE KURŞUN İŞLEMEZ