OKYANUSUN KALBİNDEN

Bu hafta sizler için Efsanevi Titanik filmini inceledik


Filmin orijinal adı  :Titanik

Yönetmen :James Cameron 

Üretim: ABD

Yıl: 1997

Süre: 194 dakika

Oyuncular ve ekip

Yönetmen James Cameron

Başrol oyuncuları : LEONARDO DICAPRIO, KATE WINSLET, BILLY ZANE

Senaryo: James Cameron

Kamera: Russell Carpenter

Kurgu: Conrad Buff, James Cameron, Richard A. Harris


Filmin ana hikayesi:  Tam adıyla RMS Titanic gemisi gerçek bir gemi kazası ve o gemi kazasından sonra bilinen en büyük deniz felaketi olarak bin beş yüzden fazla insanın ölümüyle sonuçlanmış bir olayı anlatmaktadır. 

İngiltere'nin Southampton kentine doğru ilk seferine çıkan 16 katlı, 362 metre uzunluğunda, 66 metre genişliğindeki gemi, Fransa'nın güneyindeki Saint-Nazaire limanında 32 ayda inşa edildi. Geminin yüksekliği 73 metre, ağırlığı ise 227 bin tondu. 


Titanic filmini klasik bir film haline getiren önemli bir kaç noktadan ya da işaretten bahsetmek filmin bize ne anlattığını ya da filmde bizi neyin etkilediğini keşfetmek için oldukça önemli bir adım olacaktır. Titanic gemisi  on altı katlı bir gemidir ve geminin alt katından üst katına doğru sınıf ayrımı gözler önüne serilir. Bu  aşağıdan yukarıya doğru seyreden sınıfsal farklılıklar sadece Titanic gemisine özgü değildir geminin tarihinde ve doğasında bu vardır. Henüz yelkenli gemiler icat edilmeden önce bu hikaye kürekçiler yani kürek çeken köleler  denize yakın olduğu için alt katta yer edinmişlerdir. Onları ufku görmesi gidilen yeri görmesi onların nefes alması herhangi bir önem arz etmemektedir. Titanic filminde de  yukarı katlar birincisi sınıf biletler içindir yani daha fazla parası olan soylu ya da burjuva sınıfı içindir. Alt katlara doğru inildikçe bilet sınıfı ikinci ve üçüncü sınıf olarak ayrılmaktadır. Kahramanımız Jack üçüncü sınıf bilet sahibi bir ressamdır. Kadın kahramanımız Rose ise birinci sınıf bilet sahibi olan ve annesi ve nişanlısıyla sehehat etmektedir. Borç batağına saplanmış olan Rose'nin annesi Rose'yi kendi sınıflarına ait olan bir adamla evlendirmeye çalışmaktadır. Bu, sevmeden, aşık olmadan, heyecanlanmadan yaşanmakta olan ve yaşanacak olan ilişki Rose'nin intihar etmeye çalışma sebebidir. Rose'yi bu intihardan vazgeçiren ise kahramanımız Jack olacaktır. Zengin kız fakir erkek tipolojisi binlerce kez işlenmiş ve işlenmeye devam eden bir konudur. Bunun başlıca sebebi alt tabaka ve üst tabakanın kendine özgü ilişki kurma biçimidir. Üst tabakadakiler sahip olmaya alışmış ve bir sonraki nesneyi veya ilişkiyi veya duyguyu da sahip olunacak bir şey olarak tanımlar ve kabul ederler. Alt tabakadakiler için duygular en önemlisidir. Alt tabaka organik ilişkiler kurma konusunda adeta doğal bir yeteneğe sahiptir. Bunun başlıca sebebi alt tabakadakilerin bir şeye sahip olmaması veya çok az şeye sahip olmasıdır. Yemek, gülmek, heyecan duymak, öfkelenmek, arkadaşlık kardeşlik gibi eylemler ve duygular alt tabakanın yaşam biçimidir. Zor koşullar ilk önce dayanışmayı zorunlu kılar. Rose'nin Jack' de bulduğu aşk bu duygulardır. Çünkü kendisine elmas kolye takan zengin nişanlısı için o kolye ve Rose aynı şeydir. Sahip olunacak değerli bir ziynet. Oysa Rose'nin aradığı şey sahiplik değil paylaşmak, bir heyecanı bir hayatı paylaşmak. 


İkinci önemli konu felaketler anında organize olamamak. Panik ve bencillik yeterli sayıda filika olmasına rağmen bin beş yüz kişinin canına mal olmuştur. Geminin tüm ihtaşamına ve tüm servetine rağmen gözcüler yeterli sıklıkta değiştirilmemiş belki de bunun için yeterli bütçe ve özen gösterilmemiştir. Sonuç dondurucu soğukta uyuyan ya da sohbet eden  birkaç gözcü,aşırı sis olmasına rağmen seyir rotasında hız kesmeden ilerleyen kaptan ve geminin ihtişamının onu tanrısal kıldığına kanaat getiren bir saçma inancın  bir buz dağı tarafından ortadan ikiye kırılışı.


Alt katlara inen Rose asıl eğlenceyi, şeylerden, sembollerden ve değerli eşyalardan çok eğlencenin ve dans etmenin önemli olduğu yerleri hayatları görür ve bundan büyülenir. Olması gereken ve olması beklenen heyecanlı olmayandır. Heyecan ve cesaret hayatları bir iyi ya da kötü bir yerlere götürür. Hayat, bir yolculuktur ve seni bir yere götüren kişinin aşkı en güzel aşktır. 


Gemiyi terk etmeyen kaptan, gemi batarken insanları sakinleştirmek için enstrümanlarını çalmaya devam eden orkestra... İşini yapanlar ve yapmayanların, alt sınıfın ve üst sınıfın, Bencilliğin ve fedakarlığın işlendiği bir film: Titanic. 


Paniğin getirdiği kaosla yeterli sayıda filika olmasına rağmen ölen bin beş yüzden fazla kişi. Felaket anında ahlak ve akıl insanı kurtaracak olan şeydir ancak ona ulaşabilecek bir dünya yaratmak felaketlerden kurtulmanın asıl anahtarıdır. Hiçbir şey bir anda olmaz her büyük kırılmanın gerisinde küçük sarsıntılar vardır. Bencilliğin doğasına yenik düşenler kendilerini kurtarmak için ötekini ve ahlağını gemide bırakanlar her zaman olacaktır. Mühim olan buna izin vermemektir. Filikalara binmek için birbirini ezenler, filikalara önce bindirilmesi gereken kadınların annelerin çocukların önüne geçmeye çalışan adamlar, zengin beyefendilerin ilk satışa çıkardıkları şey ahlakları ve insanlıklarıdır. Her yanı satın almayla doldurulmuş adamlar her şeyin satın alınıp satılabileceğine inanırlar. Bu inanç asıl kör kuyudur. 


Bizim açımızdan  bilinmesi gereken önemli  birkaç  nokta daha  var şöyle ; 

Bazen birilerine hayatınızı  adarsınız  ama siz sadece anılarda  kalırsınız .

Gerçek  başarıların  kahramanları çoğu zaman gizlidir;

Jack Rose'ye;

'Eğer  sen denize  atlarsan bende atlarım ' diyor

Evet soralım 

Kaç kişi var bu hayatta siz denize atlarken sizinle atlayacak   hiç  düşündünüz  mü bunu? 

Sahte mutluluklar,  sahte birliktelikler ınsanı mutsuzluğa ve bunalıma  sürükler. 

Gerçek  sevgi fedakarlık ister bunu bize Jack ve Rose açıkça  kanıtlıyor .

Bu büyüleyici  aşk hikâyesi bize 

Mutluluğun  özgürce  yapabildiğiniz  seçimlerde  olduğunu da Rose 'nin Jack'i seçmesiyle  anlıyoruz 

 Mutluluk  içinizdeki özgürlük tutkusuyla hayallerinizin peşinden  giderek yakalanır;

Rose  , Jack için  delisin diyor.

Oda herkes benim için  öyle  diyor ama demirlerden sallanan bir leydi, yani sensin,   ben değilim  diyor. .

Ayrıca 

Insanlar  doğaya  müdahaleyi  hüner sayar oysa bu yanlış  müdahale sonucu insanlığın   kendisi batıyor .

Biz insanlar doğada, ne denizlerden ne dağlardan  ne de başka  canlılardan  daha üstün  değiliz bu büyük  organizmada bütünün  bir parçasıyız sadece.

Batmaz diye üretilen gemi, beklenmedik bir şekilde aslında  buzdağindan daha çok  insan kibrine, hırsına ve açgözlülüğüne çarpıyor. 

Doğayı  hiçe  sayıp dev gemi üretenler geminin batmaz olduğu düşüncesindedirler.

Ama gemi batıyor ve binlerce canı  okyanusa gömüyor. 

Insalar yaptıkları bu dev gemiyle, korkutup kaçırttığı deniz canlılarına kendileri yem oluyorlar....

Peki Titanik ile beraber batan başka  neler oldu sizce?


İzlenmesi inanılmaz keyifli ve dikkatli değerlendirildiğinde bir çok sosyal ekonomik probleme değinen bu şaheseri keyifle izleyeceksiniz.

YouTube'a devam etmeden önce

Deniz Boyraci 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZAMANIN RUHU…

Der letzte Tag eines zum Tode Verurteilten

FİKİRLERE KURŞUN İŞLEMEZ