HAYAT MI İNSANLARA ZORBA, İNSANLAR MI HAYATA ZORBA?
Bu hafta sizler için seçtiğimiz Romanımız;
Nikos Kazancakis'in ünlü
Romanı Zorba.
Kitabımız 348 sayfadan oluşuyor.
Pratik
bir yaşam en az bilgi kadar değerlidir. Kimin neler ile nasıl
olduğunu kestirmek kolay değildir. Her şeyi sadece bilerek değerli
kılamayız, teori ve pratik arasındaki denge hayatımıza
yön veren etmenlerdir. Bunun farkında olmak
yaşamlarımızı farklı kılar.
Bu farklılık özgürlük arayışını doğurur. Özgürlük arayışı nasıl bir duygu? Kim özgür, kim tutsak nasıl bilebiliriz? Bazen biz kendimize mi tutsağız ?
Başkasını
kurtarırken kendimizi mi kurtarıp özgürleşiyoruz?
Pratik
ile teori arasındaki dengeden bahsedecek olursak
Zorba
ve Patronun hayatlarına bakmalıyız.
Pratiğin,
hareketin bizi nasıl özgürleştirdiğini bize Zorba gösterirken.
Patron
'da Bir insanin hayatını yaşamamış hissi etkileyicidir. Parası
var okumuş, yazıyor, bilgili
fakat Zorbayla tanışınca yaşama faklı bir açıdan bakma ve hayatı
yaşama imkanı buluyor.
Birisi
pratiğin nasıl özgürleştirdiğini yaşamda bize gösterirken.
Öteki
de bilgili ama hareket etmeyen birçok şeyi sadece teoride
bilendir ve kendi içinde tutsak birisidir. Bu böyle bir yolculuk hikayesi.
A
noktasından B noktasına yapılan her hareket biçimini yolculuk olarak
adlandırabiliriz. Kitabımızda üç önemli karşılaşma var diyebiliriz. İlki
mühendisin zorba ile karşılaşması. Bu karşılaşma aynı zamanda iki farklı
yaklaşımın iki farklı yaşama biçiminin çarpışması. İşaretleri topladığımızda bu
karşılaşmaya bir isim bulmakta zorlandığımı belirtmek istiyorum. Teori ve
pratik, ahlak ve haz, tecrübe ve toyluk, yasa ve kargaşa, plan ve doğaçlama: Bu
iki karakterin karşılaşmasına verilebilecek bazı adlar olabilir. Belki
biri belki birkaçı belki de hepsi. Her serüven kendi adını hak eder. Her
okuyucunun serüveni de hem biraz aynıdır hem de farklı. Karar sizin.
Eserimizde,
Yaşama
farklı açılardan bakan yaşamı yaşamaya çalışan
karakterliden yaşam dersleri alırken şu soruların sorulması
açıklayıcı olacaktır.
Bir
şeylerin önemli ya da önemsiz olduğuna kimler karar veriyor bu normları
kimler belirliyor? Sanatın yaşantımızda yeri nedir anlatamadıklarımızı sanat
yoluyla daha mı anlamlı ve rahat anlatıyoruz? Yazılı kanunlar, eserler ya
da tarih hep doğruları mı anlatır, Peki, yazılmayanların tarihini ne kadar
biliyoruz? Bu sorulara kahramanlarımızın bakış açısıyla cevap verirsek
eserimize dair değerli bilgiler edinmiş olacağız.
Eserde,
Zorbanın
bize sıkça bahsettiği şeylerden birisi taşın, ağacın, denizin
güzelliğini dikkatsizliğimiz den dolayı kaçırıyoruz. Ona dikkat
etmediğimizde güzellik bile kendini göstermeyecektir. Onda sevilecek, güzel
olanı bulmak da bir yaşama sanatıdır.
Zorbanın
inanca olan yaklaşımı: tanrı ve şeytanı bir
tutmasıyla özetlenebilir.
İkisine
karşı olan başkaldırı Zorba için yaşamda özgürleştirici bir
işlev görüyor.
Çünkü
ikisinin senden bir talebi var. Ve bu iki talepte seni
kısıtlıyor.
İyinin
ve kötünün Ötesini kendi düşünce ve çabamızla
bulmalıyız bize bunlar doğru ve yanlıştır denildiği
için değil, doğru ya da yanlışı kendi özgür irademizle
bulunca anlamlıdır. Doğru denen belki doğrudur belki de değildir.. Önemli olan
bunun bizim tarafımızdan sorgulanmasıdır.
Zorba
karakterinde bunu görebiliyoruz. Mühendisin Zorbadan en etkilendiği
nokta budur diyebiliriz. Zorbanın yaşamın anlamında sanatı,
insanı, inancı ve iyiyi bir potada nasıl erittiğini ve ondan yaşanmaya değer
bir bütünü nasıl oluşturduğunu okuyoruz romanımızda.
Mühendisin
o ana kadar ayrıştırıcı görme perspektifi ve Zorbanın yaşamı
birleştirici perspektifi çatışma içinde. İkisinin de açlığını
duyduğu şeyler var.
Belki
birisi yapabileceği ayrımın peşinde diğeri ise birleştirmenin
..
Zorbanın
Madamla olan ilişkisi;
Madam
bir hayat kadını genel anlamda toplumun normlarına göre
onunla olamazsın, horlarsın fakat Zorba Ön yargılardan çok
kendisi tanıyıp karar verebiliyor. Madamın insancıl
yönüyle ilişki kuruyor.
Madam
birçok kültürden insan tanımış oda ölümden korkuyor
yaşlanmaktan korkuyor yaşlanan vücudunu örtmeye çalışıyor. Onun
açlığı ise kendini birilerine bağlamadır. Zorba'nın madamdan ve
kadınlardan bahsederken
Sürekli
insanız oda insan söylemi anlamlıdır ve bize o dönemde
kadınlara yaklaşıma dair mesajlar veriyor.
Eserde,
Bir
diğer önemli husus Zorba ve mühendisin ölümsüzlük arayışı;
Ölümsüzlük
konusunda insan doğasını yönlendirmede en büyük etmen korku.
İnsanın
en büyük motivasyonu korku. Bizi bir araya getiren korkudur,
bir
arada kalmanın kuralı ötekiyle anlaşması yasalara uymasıdır.
Bu
uyumun nedeni ise bu korkulardır. Tehlikelerle baş edemeyiz korkusu
hep var.
Özgürlüğümüzü
de kısıtlayan bu korkulardır. Korku yenildikçe ölümsüzlük gerçekleşir.
Romanımızda,
Zorbanın
yazıya yaklaşımı sıkça eleştiriseldir.
Bilindiği
üzere çağlar boyu yazı bir güruh tarafından yazıldı.
Çünkü
yazılı tarihi, egemenler dikte edip yazdırmış.
Yazılı
tüm kanunları egemenler baştakiler yazmış ve bunlar önümüze
konuluyor.
Birilerinin
koyduğu normlardır. Hayatı yaşayanlar yazıya zaman bulup
yazmıyor.
Tarihî
yazan pratikte zamanı olmayıp hayatı yaşayamayan
Sadece
edindiği bilgiye dayalı yazanlardır düşüncesi ön planda.
Oysa
Zorba
yaşamda kendi normlarını kendi koyan birisidir.
Mühendisimizin
(patron) toplum içerisinde bir statüsü var, parası olan, okumuş bir karakter.
Buna rağmen açlığı sahip olduklarıyla ilgili değil...
Burada
aslında toplumun mühendislikle şekillenmeyeceği
açıktır
ne kadar yön vermeye çalış sakta bu zordur
Çünkü 'toplum doğası ' ayrıdır.
Sonuç
olarak bariz görülen
Zorba
ve Patron
Ölüm
ve yaşam
Şeytan
ve tanrı
Mutluk
ve hüzün
çelişkilerinin
hayatın kendisi olduğunu görüyoruz eserimizde.
Kiliselerin
camilerin ve
Dinin
toplumlarda etkileri çok benzerdir.
Eserde
Talan
kültürü üzücüdür.
Ama
Birileri
talan ediyorsa
Ötekiler
sebeptir.
'Bütün
ezilenlerin hikâyesinin sebebi ezenler'
Yağmalama
talan kültürü nerden geliyor?
Aç
gözcülülüğün temel nedeni; aç bırakılıp hayatı elinden alınan
başkasının hayatının değerini kolay kolay anlamaz sebep açları
aç bırakanlardır da diyebiliriz.
Yazarın
hayatına dair bunları söyleyebiliriz.
Nikos
Kazancakis, 18 Şubat 1883 yılında Kandiye'de dünyaya gelmiştir. 20.
yüzyılın en önemli Yunan felsefecisidir ve eserleri yabancı dillere en çok
çevrilmiş Yunan yazarlardandır.
Ününe
1964 yılında gösterime girmiş olan Michael Cacoyannis'in yönetmiş olduğu Zorba
adlı sinema filmi ile kavuşmuştur. Film aynı ismi taşıyan kitabından
uyarlanmıştır.
1902
yılında Atina Üniversitesinde hukuk okumuş. Mezun olduktan sonra 1907 yılında
felsefe üstüne çalışmak için Paris'e gitmiştir.
1922
yılından ölümüne kadar birçok ülkeyi dolaşarak gezi yazıları biçiminde
eserler vermiştir. Berlin'de bulunduğu dönemlerden itibaren komünizm ile
tanıştı ve sağlam bir Lenin hayranı oldu.
Nikos
Kazancakis, 1945 yılında Yunanistan'da komünist olmayan küçük bir sol partinin
başkanı olmuş ve Yunan hükümetinde bakan olarak görev almıştır. Bir yıl sonra
ise bu görevinden istifa etmiştir.
Yunan
Yazarlar Topluluğu tarafından 1946 yılına Angelos Sikelianos ile birlikte Nobel
Edebiyat ödülü için kurula tavsiye edilmiş, 1957 yılında bu ödülü, bir oy fark
ile Albert Camus'a kaptırmıştır.
Albert
Camus ödülü aldıktan sonra Nikos Kazancakis'in kendisinden daha fazla hak
ettiğini söylemiştir. 1956 yılında Viyana'da Uluslararası Barış ödülünü
almıştır.
Nikos
Kazancakis, 1957 yılının sonlarına doğru, lösemi hastalığına yakalanmış olmasına
rağmen Çin ve Japonya'ya son bir gezi turuna çıkmıştır. Dönüş yolunda ise iyice
hastalanmış, Almanya'nın Freiburg kentinde 26 Ekim de vefat etmiştir.
Deniz Boyraci…
Yorumlar
Yorum Gönder