GADDAR DÜNYA, ARTIK SENİ İSTEMIYORUM DEMEK.

 

Bu hafta kitap yolculuğumuz

Kimlikler ve Aidiyetler dünyasında olacak.

Kitap adi: ÖLÜMCÜL KIMLIKLER

Kitap yazarı: Amin Maalouf

Sayfa sayısı : 138

Tür: Deneme

YENI GERÇEKLER BİZE KULLANMA KLAVUZU ILE GELMIYOR.

"Kültüründeki değişik simgeler ya da bağımsızlığı- üzerinde bir tehdidin ağırlığını hissettiği an, herkesin direndiği durumlar oluyor. Bu yüzden içinde bulunduğumuz dönem uyum ve uyumsuzluk gibi ikili bir atmosfer içinde geçiyor. İnsanlar hiçbir zaman bu kadar ortak şeye sahip olmamışlardı, bu kadar ortak bilgiye, bu kadar ortak referansa, bu kadar imaja, bu kadar söyleme, bu kadar paylaşılan araca, ama bu, birilerini ve ötekilerini farklılıklarını daha da vurgulamaya itiyor".

Diyor yazarımız.

Eserimizde 20 yy. sonunda   baş döndürücü  gelişmeler  ışığında globalleşen  gelişen  dünyada,  nereye gidiyoruz ve ne olacağımızın   üzerinde  duruluyor bizi  farklılaştıran  kimlikler, özellikler neden ölümcül  oluyor?

 Sorunların  temel kaynağı ve çözümü de insanin kendisi değil mi?

Birçok  alanda yaşanan manipülasyonlardan dolayı mı  felâketler yaşanıyor? 

Sadece çoğunluğun  dedikleri  demokrasi adı  altında gerçekleşirse   geriye  kalanların  hakları  ne olacak?

Gibi can alıcı  soruların  sorulduğu 

Dört temel konu üzerinden  yapılandırılan  eser de;

 Bölüm 1: Kimliğim ve aidiyetlerim

 Bu bölüm de yazar kendisini de oluşturan ruh genlerinin yani kimliklerinin çok farklı aidiyetlerle şekillenmesinden dolayı her birini son derece önemli görmemekle birlikte hiçbirinin de tam olarak anlamsız olmadığını savunur. İnsanın tek yönlü aidiyetleri ile kendini tarif etmesini ve tek bir kalıba oturtmasını eleştirmektedir. Amin Maalouf Bir Lübnanlı, bir Arap, bir Hıristiyan ve aynı zamanda bir Fransız Vatandaşıdır. Farklı medeniyetler ve dinler arasında yaşama fırsatı bulmuş, sahip olduğu karışık kimliklerin her birini kendisiyle özleştirmiş bir dünya insanı olma amacından söz etmektedir. 

 Farklı  kimlik ve aidiyet yaşanan  sorunların kaynağı  mi ve kendimizi hangi kimlikler üzerinden  tanımlayacağız?

 Bu kimlikler ne zaman hangi koşullarda ana kimliğimiz  oluyor zaman, gelişen  teknoloji  ile küreselleşen  dünyada   kimliklerin dünya tarihinde hiç olmadığı kadar ölümcül olmasının sebebi nedir? 

 Yazara göre etnik ve dinsel farklılıklar yüzünden her yıl yüz binlerce hatta milyonlarca iğrenç cinayet işlenmektedir. Bir kimliğe sahip olmak ötekine karşı akıl almaz cinayetler ve toplu katliamları gerçekten haklı kılar mı? 

 Buna tek tek hayır cevabını vereceğiz belki ama yine de her yıl yüz binler bu sebeple öldürülmekte ve öldürülenlerin yakınları olan milyonların da yaşamında geri dönülmez bir yara açmaktadır. Bu ise şiddeti, cinayetleri, yaraları tekrar tekrar doğurmaktan başka bir şey değildir. Eşi ve çocukları dinsel bir farklılık yüzünden öldürülen bir baba, Amerika da ten rengi yüzünden öldürülen bir siyahi bir babanın oğlu,  Kürt olduğu için öldürülen bir genç.... Saymakla asla bitmeyecek binlerce farklılık ve saymakla bitmeyecek milyonlarca cinayet. Üstelik birçok bakımdan katiller ve maktuller aynı zamanda ortak kimliklere de sahiptirler. Örneğin, renkleri farklı olsa da aynı dili konuşan Amerikalı siyahiler ve beyazlar, Müslüman Türkler ve Kürtler, Hıristiyan Ortadoğulular ve Avrupalılar....

 Bölüm 2: Modernlik "Öteki" Olandan gelince:

 Bu bölüm de din, modernlik, ve insan tutumları üzerinde duran yazar dinin ve insanın arasındaki ilişkide etkilenen ve etkileyenin belirsizliği üzerinde durmuştur.

Değişim ve dönüşüm zorla değil, iç dinamiklerin kendi istemleriyle harekete geçmesi  ile olursa başarıya  ulaşacağı kanısında  bu durumda değişimin özümsenerek  içselleştirilmesi esas olmalıdır.

 Ayrıca 

Modern kavramının ve modern zamanın Hıristiyanlık ve Müslümanlık ile ilişkisini de inceler. Yazar diğer ülkelerdeki tezahürünü işin içine katarak "Modernlik bir Truva atı mıdır?" sorusunu sorar.

 Ayrıca; Yazara göre yaşanan  sorunlardan

Sadece dinleri ve ideolojileri sorumlu tutamayız.

Örneğin. Avrupa da yaşanan  sorunların  kaynağında sadece Hıristiyanlık yok.

Ortadoğu da  yaşanan  sorunların  temelindeyse sadece Müslümanlık  yok.

Sovyetlerde yaşanan  sorunun kaynağında   da sadece komünizm  yok.

Yazara göre Her zaman sadece dinler ve ideolojiler hep toplumu etkiler gözüyle  bakmamak lazım  birde toplumun dinler ve ideolojileri  nasıl  etkilediğine  bakmak lazım  aslında  anlatmaya çalıştığı  fakat tanımlayamadığı şey  tamda dinler ve ideolojilerin iktidara alet olduğunda  problemlerin ortaya çıktığıdır.

 Yazara göre dinsel farklılar bizi öldüren şey değildir. Bu farklılıkların çeşitli iktidarlar ve odaklarla ölümcül bir hale getirilmesidir. Bir veya birden fazla zümrenin veya iktidar sahibinin ekonomik, siyasi veyahut kişisel tecrübeleri ve acıları sebebiyle ötekini düşman ilan etmesi ve o ötekinin kimliğindeki farklılıktan dolayı adını ölüm listesine yazmasıdır. Bizi öldüren farklılığımız değildir bizi öldüren çıkarları için birbirimizi öldürmemizi isteyenlerdir. Katil, kültürel ve canlı olan ve çok çeşitli kimlikleri sahip olan insanlığın  kendini tanımlayış biçiminden ziyade iktidarın kendini ortaya koyuş biçimidir. 

 Bunu yaparken modern araçlar  kullanır  örneğin demokrasi adı  altında çoğunluğun  azınlığı  ezmesini şöyle  açıklar  ve çözüm  sunar.

"Demokraside kutsal olan, mekanizmalar değil, değerlerdir. Mutlaka ve en küçük bir ödün vermeden saygı gösterilmesi gereken şey, insanların, inançları renkleri ne olursa olsun, sayısal önemleri ne olursa olsun, kadın, erkek ve çocuk, bütün insanların onurudur; oylama biçimi bu zorunluluğa uygun hale getirilmelidir."

Eğer genel seçim fazla adaletsizliğe yol açmadan özgürce gerçekleşebiliyorsa, ne ala; yoksa korkuluklar tasarlamak gerekir".

 Bölüm 3: Gezegensel kabileler zamanı:

 Bu bölüm de küreselleşme üzerinde duran yazar küreselleşmenin tek tipliliği getireceğini standardizasyonun insanları da basitleştireceğini söyleyerek farklı gelenek ve göreneklerin dünyayı çeşitlendirdiğini söylerken

Kapitalist sistem ve  Komünizm  sosyalleşmeye doğru mu  gidiyor? Diyor

Ve kanımca  bunu arzuluyor ....

Durumu şu  sözlerle açıklıyor.

 "From the ki sistem üzere,= m kapitalizm ve komünizm, gitgide sosyalleşerek, ikincisi ise güdümcülüğü gitgide daha az uygulayarak, tek sistem haline gelinceye kadar birbirlerine yöneleceklerine dair büyüleyici kuramlar bile ortaya atıldı. Huzur veren geniş bir sentezle birleşecekleri öngörülen dinler için de aynı şey olacaktı.

Bugün artık tarihin asla kendisine çizilen yoldan gitmediği biliniyor. Doğası gereği yeri zamanı belli olmadığından, anlaşılmaz ya da çözülemez olduğundan, insan aklına sığmadığından değil tam da insanların yaptıklarından bahsediyor"

 Bölüm 4: Panteri evcilleştirmek;

 Bu bölümün içeriği ülkelerdeki azınlıklardan ve onlara karşı tutumlardan bahseden yazar bu çağın teknolojisinin ve bilgisinin yayılarak yeni ve tek bir kültürün oluşacağı üzerinde duruyor..

 Yazar kimlik açısından  dilin  dinden etkin olduğu kanısında  müslüman  olan Kürtler  ve Türkler  çatışıyor. Çünkü dilleri kültürleri  farklı 

Yazara göre  dünya  dili İngilizce olsa da en küçük  gruplarca 

Konuşulan diller de korunmalı ve yaşatılmalıdır.

Çünkü baskınlandiğinda tepkisi ölümcül savaşlara neden oluyor.

Etki ve Tepki durumu....

Bu durumu şu  sözleriyle dile getirir.

"Neredeyse bu denemeye iki başlık veriyordum: ölümcül kimlikler ya da panteri nasıl evcilleştirmeli? Neden panter? Çünkü eziyet edildiğinde öldürür, çünkü serbest bırakılırsa öldürür, en kötüsü de yaraladıktan sonra onu doğaya bırakmaktır. Ama yinede de panter, çünkü panter evcilleştirilebilir de ondan.

Ve yazar devamla şu soruları soruyor;

 "Söylemimi daha iyi oturtabilmek için işe şu soruyla başlıyorum: bir ülkenin insanlar kendilerinin farklı farklı cemaatlere -dini, dilsel, etnik, ırksal, buduna ilişkin ya da başkası- ait olduklarını hissediyorlarsa, bu gerçekle nasıl baş edilmeli? Bu aidiyetleri hesaba katmalı mı? Ne ölçüde? Yoksa onları bilmezden mi gelmeli? Görmüyormuş gibi mi yapmalı? Yazara göre yüzyılın  sorunlarından  biriside güven  sorunudur;

 Yazara göre yüzyılın  sorunlarından  biriside güven  sorunudur;

" İdeolojilere karşı, mutlu yarınlara karşı anahtar  güvensizlik, politikaya, bilime, akla, modernliğe karşı güvensizlik. İlerleme düşüncesine ve pratik olarak bütün bir XX. Yüzyıl boyunca -büyük işlerin gerçekleştirildiği, tarihin başından beri eşi benzeri olmayan bir yüzyıl ama aynı zamanda bağışlanmaz suçların ve   umutların yüzyılı inanabildiğimiz her şeye karşı güvensizlik. Küresel, dünya ya da gezegen ölçeğinden tutun bir sürü  şeye karşı da güvensizlik" olmasını yazarın  gelişmelerle çelişkili  durum olarak görmesidir.

 Sonuç  olarak; çözüm  önerisi 

 Çoklu  kimlikler  çatışma  ve savaş  nedeni değil  zenginlik olarak görülmelidir. Farklılıkların kendisinden ziyade çıkarlar ve iktidarlar bu savaşı bu cinayetleri körüklemektedir. Kimlik savaşları acı çekenler öldürülenlerin yakınları dolayısıyla yeniden yeni den alevlenmektedir. Bu tekrar eden cinayetler silsilesinin önüne geçmenin yolu fikren değişmektir. Bu fikir, hiçbir insanın farklılığının onun ölüm sebebi olamayacağını kavrayabilmektir. Post Modern dünyanın vahşi ekonomik düzeni çatışmadan ve cinayetten kazanmak, gelir elde etmek konusunda hiçbir ahlâki sakınca görmemektedir. Radikal liderlerin öteki kimliklere karşı zehirleyici olan önyargıları da bu cinayetlerin sebebidir. Ne tek bir kimliğimiz var ne de herhangi bir kimlik ötekinden üstün olmak zorunda....

 

Bugünkü 

Yazımı  yazarın  şu  sözleriyle, aslında bir nevi çözüm önerisiyle  bitirmek istiyorum

"Kıyı kıyı gidip kör kayalardan sakınarak ustaca dümen açılırsa "doğru limana" varılabilir.

 Bu sınırlı deniz manzarasıyla yetinmek istemem; durumları daha açık bir şekilde ifade etmek zorunlu görünüyor bana: teknolojide birkaç yıldır hızlanan, özellikle de iletişim ve bilgiye erişme alanında yaşamlarımızı derinden dönüşüme uğratan müthiş ilerlemenin bizim için "iyi" mi, "kötü" mü olduğunu sormamız hiçbir  ise yaramaz, bu bir referandum konusu bununla birlikte söyleyeceği bir şey.

 Aynı zamanda yaratıcı  görünmek koşuluyla, çünkü yeni gerçeklikler bize yanlarında kullanma kılavuzlarıyla gelmiyor. En çok da ve özellikle homurdanarak köşesine çekilmemek koşuluyla: "Gaddar dünya, artık seni istemiyorum demek...!"

 Deniz Boyraci

 

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ZAMANIN RUHU…

Der letzte Tag eines zum Tode Verurteilten

FİKİRLERE KURŞUN İŞLEMEZ