BEYAZ KIZARSA SIYAH ÖLÜR .
Bu hafta sizler için hazırladığımız kitabımız
BÜLBÜLÜ ÖLDÜRMEK
Yazar: Harper Lee
Sayfa sayısı:355
Kitabın hikâyesi Amerika'nın Güneyi
Alabama'da geçiyor.
Dokuz yaşındaki bir kız çocuğu olan Scout’un
ağzından anlatılan roman, sizi derinden etkilerken, günümüzde de aynı
sorunların güncelliğini koruması bizleri düşündürüyor. Bu hikayenin bir çocuğun
ağzından anlatılması, tüm bu haksızlığa tüm bu ırkçılığa bir çocuğun şahit
olması trajedisidir de aslında. Romanımız Scout’un abisi Jem,
arkadaşı Dill ve avukat babaları Atticus’un çerçevesinde oluşan
zıtlıkları ve dönemin Amerika'sında yaşanan sorunları bir arada
barındıran yürek burkan bir hikâye
.
Bu hikaye haksız bir şekilde tecavüz suçundan
yargılanacak olan siyahî Tom Robinson 'un avukatlığını beyaz fakat insan
olabilen güçlü kararlı haksızlığa karşı direnen Atticus'un üstlenmesiyle
başlar. Toplumun Attcius ve ailesine olan bakış açısının
değişmesi, Atticusun her şeye rağmen doğrudan vazgeçmemesi bu hikayeyi bize
ulaştıran şeydir aslında.
Avukat
Atticus gerek çocukları üzerinden gerek mahkeme salonlarında, körelen
toplumlarda en temel insan hakları kuralını hatırlatıyor bunları
hatırlatırken ince mesajlar vermeyi de unutmuyor. Renkleri, dilleri, dinleri,
cinsiyetleri, cinsel yönelimleri, ırkları ne olursa olsun bir insanı diğer bir
insandan üstün kılacak hiç bir neden yoktur ve olamaz diyor ve herkesi
insan olmaya davet ediyor mesleki etik anlayışından taviz
vermeden.
Peki, biz haksızlıklar karşısında Atticus
Olabilecek miyiz?
Ünlü Fransız avukat Chavaeu-Legarde gibi
hakikat yolunda 'size iki şey sunuyorum gerçeği ve kafamı ' diyebilecek
miyiz?
Avukatımızın mücadelesi yalnızca suçsuz olan Tom'un
aklanması meselesi değildir.
Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi Bu belgede ifadeye
kavuşan yönetim ilkeleri için Thomas Jefferson şöyle demiştir:
“Biz şu gerçeklerin açık olduğu görüşündeyiz: bütün
insanlar eşit yaratılmışlardır, onları yaratan Tanrı kendilerine vazgeçilemez
bazı haklar vermiştir, bu haklar arasında yaşama, özgürlük ve mutluluğu arama
hakları yer alır, bu hakları korumak için insanlar arasında meşru, iktidar hak
ve yetkilerini yönetilenin rızasından alan hükümetler kurulmuştur. Herhangi bir
hükümet şekli, bu amaçları tahrip eder bir nitelik kazanırsa, onu değiştirmek
veya kaldırmak ve temelleri kendi güvenlik ve refahlarını sağlamaya en uygun
görünecek ilkeler üzerine dayanan, güç ve yetkiyi aynı amaçla örgütleyen yeni
bir hükümet kurmak o halkın hakkıdır.
20. yüzyılda ABD Birleşmiş Milletlerin kuruluşunda
ve Evrensel İnsan Hakları Bildirgesi'nin yaratılışında aktif rol aldı. Evrensel
İnsan Hakları Bildirgesi, ABD Haklar Bildirgesi temel alınarak yazılmıştır.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 7.maddesi
"Herkes yasa önünde eşittir ve ayrım gözetilmeksizin yasanın korunmasından
eşit olarak yararlanma hakkına sahiptir. Herkesin bu Bildirgeye aykırı her
türlü ayrım gözetici işleme karşı ve böyle işlemler için yapılacak her türlü
kışkırtmaya karşı eşit korunma hakkı vardır." şeklinde ifade edilmiştir.
Oysa Tom adil yargılanmadı. Hukuk önünde bir beyaz
gibi yargılanmadı. İşte tam da bu sebepten kaçmaya çalıştı belki de. Eğer adil
yargılanmayacaksa bu mahkemenin bu toplumun önünde yargılanmak onların
haksızlığına hak vermekten başka hiçbir şey olmayacaktı. Dolayısıyla mahkûm Tom
kaçarken bir suç işlemiyordu aslında. Çünkü kanunlar tarafından değil onu
ötekileştirenler tarafından yargılanıyordu. Hatta onu ötekileştirenler
tarafından mahkum ediliyordu. Bu kaçış esnasında öldürülmesi ise onun haklılığının
en büyük kanıtıydı. Yakalanabilirdi, Bacağından vurulabilirdi. Eğer onu
kovalayan kanunlar olsaydı böyle olacaktı. Oysa onu kovalayan onu
ötekileştirenlerdi. Bu yüzden öldürüldü.
Peki, Tom'u kim öldürdü? Hikayede tetiğe basanın
kim olduğunu biliyoruz ama bu ölümcül silahın nereden geldiğini biz bulacağız.
Siyahîler Amerika’ya ilk kez Amerikanin keşfinden sonra Avrupalı tüccarlar
tarafından götürüldü. Afrika dan gemilere doluşturulan ve iş gücünden ibaret
olan bu insanlar. Tarım alanlarında ölene kadar çalıştırıldı. Onlar öldükçe
onlar gibi olanları taşıyan gemiler Amerika’ya doğru yol almaya devam etti.
Yani sömürülmek için Amerika’ya götürülürken ötekiydiler.
Bu ötekileştirme, bu ırkçılık, bu ikinci sınıf
insan muamelesi onları tarihin tozlu raflarından beridir öldürüyor.
"Beyaz kızarsa zenci
ölür" Dört kelimeden oluşan bu cümle insan kıyımının ne
kadar kolay olabileceğini
Yargı eliyle meşrulaştırmaktan başka
bir şey değilse nedir?
Yüzyıllar boyunca etik kavramının birçok tanımı
yapılmıştır. Etik, eski Yunanca kökenli ‘Ethos’ kelimesinden üretilmiştir. Bir
toplumu, ulusu veya ideolojiyi karakterize eden inanış veya idealler anlamına
gelir. Daha sonra ise bu kelime Latince’ye ‘Ethica’ olarak geçmiş ve ahlak
felsefesi anlamında kullanılmaya başlanmıştır. Etik, ahlaki eylemin bilimi
olarak bir kişinin ya da grubun davranışlarına rehberlik eden, doğrunun ve
yanlışın, iyinin ve kötünün standartlarını oluşturan, insanın diğer
insanlarla olan ilişkilerinde ve takındığı olaylar karşısında ne yapmalıyız
sorusuna cevap ararken bunları temellendiren moral ilkelerin yasasıdır.
‘Etik değerler, zaman ve mekân farkı gözetilmeksizin tüm insanlar
için bağlayıcı olan ve kabul edilebilir ahlak normlarıdır. Bir başka
deyişle, evrensel ve bağlayıcıdırlar.
Etik, her meslek grubunda bulunur ve temel
ahlak kurallarına dayanır müdafinin ceza hukuku uygulamalarında
riayet etmesi gereken savunma etiğidir. Hukuk etiği ise hukuk kurallarının
konmasında, uygulanmasında denetlenmesinde hukukun üstünlüğünün ve adaletin
sağlanmasına yarayan ahlaki değerler bütünü olarak tanımlanabilir.
Mesleki etik neden önemlidir? Avukatımız Atticius,
mesleğinin gereği olarak kanunlara riayet etmiş ve siyahî Tom'u kanun önünde
eşit olarak görmüş, yargı sürecinde onu buna göre savunmuştur. Eğer yargıdaki
herkes onun kadar mesleği etiğine önem vermiş olsaydı olaylar asla
romanımızdaki gibi gelişmeyecekti.
Duruma ırkçılık kendi yüzünü hangi zeminlerde
gösterir ile bakalım.
Irkçılık kaba hatlarıyla: Kendini toplumun
en üst tabakasında bulan bireylerin ve grupların güçsüz
grupları bireyleri ekonomik, biyolojik-fizik ve
Etno-Merkeziyetçi anlamda hukukî, kültürel ve sosyal ilişkilerini
en aşağıya indirerek nefret söylemleriyle bölme ve üzerilerinde hâkimiyet
kurmadır. Sömürme ve talan etmedir. Etno -Merkeziyetçi
ırkçılık. Kendi kültürünü ve yaşam tarzını gelişmiş
diğerini Geri gösteren temeldeki ırkçılık biçimidir. Bir medeniyetin
diğer medeniyeti itelemesi tarzında kendini yüzeye vuruyor.
Burada sorulması gereken gericilik ve
ilericilik ölçüsü kime ve neye göre olduğudur.
Milliyetçilik temelleri üzerinden ırkçılık
ise Neredeyse tüm dünyada yaygın olarak
Bir milletin başka milletten üstün
olduğunu iddia eder. Üstün millet olarak kendini görme.
Ayrıca ırkçılık
Fiziki-,biyolojik farklılar ve tüm toplumu
etkileyen ekonomik Etno-.Merkeziyetçi faktörlerdir bu üç sebebin
zemindeki uygulaması ve temelinde güçlü olan meşruluğunu kesinleştirmiş birey
yada gruplar kendi kanını taşımayan, aynı dili konuşmayan aynı inanç
sistemi içinde olamayan bireyleri ötekileştirerek yok etme
politikasına girmişlerdir tabi bunu yaparken kendilerince çok akıllıca
teoriler öne sürmüşlerdir.
Örneğin bireylerin ten rengi, fiziksel
özellikleri bulundukları coğrafi şartlar ve inançlarını kullanarak aynı
alanda yaşayan bireyleri birbirleriyle çatıştırma politikasıyla yok
etmek istedikleri yada aşağıladıkları grupları en dibe itmişlerdir bunun
örneklerini dünya tarihinde görebiliriz Almanların nefret
söylemleriyle toplumu ön yargı ile eğiterek Yahudilere uyguladığı
zulümler görülmemiş çapta bir katliama yol açmıştır.
Başka bir
örnek vermek gerekirse ortaçağda coğrafi keşiflerle Avrupalılar yeni
kıtalar keşfedince farklı kültürlerle karşılaşmış kendilerine
benzemeyen fiziki özellikteki bireylerin yaşam biçimlerini dini,
öğretilerini ekonomik farklılıklarını ve zayıflıklarını kullanarak
sömürge yoluyla özellikle Afrika kökenli toplumları Etno-merkeziyetçi
ırkçılık politikalarıyla aşağılamışlardır hata yüzyıllar boyunca Avrupa burjuvazisi
siyahi renkteki bireyleri insan olup olmadığını araştırmış beyazlarla
siyahlar aynı ortamda bulunamaz teorileriyle siyahileri toplumun en
alt tabakasına iterek kabul görmüş bir kölecilik sistemi başlatmışlardır.
Amerikalılar Afro-Amerika İngilizler Anglosakson politikaları Türkler Turanızım en son Türk-İslam iktidarıyla faşizmi doruğa çıkarmışlar. Bugün Kürtler Türklerin Siyahileri değil mi? Dünyada Kürtlere reva görülen uygulamalar pes dedirtti, tahammülsüzlük ötekileştirme had safhada. Tom’lar, Floyd’lar, Kürtler, Ötekiler Kadınlar güçlerini birleştirmeli zulme karşı Avukat Actticus cesaretiyle durmalıdırlar.
Sonuc olarak ’’Irkçılık ideolojik bir düşünce değil, aksine psikolojik bir hastalıktır“ diyor Malcolm X .Irkçılık, Rengi dili coğrafyası olmayan , yeri geldiğinde biyolojik-fiziki yeri , geldiğinde Etno -merkeziyetçi üstün irk olma anlayışı, yeri geldiğinde ekonomik olarak dünyanın her yerinde fikri bir hastalık olarak karşımıza çıkabilir.
Belli bir zaman dan sonra siyasal sistemlerin de
kendi gücünü en üst seviyeye çıkarmak için yaptığı temel eylem yine
ırkçılık politikaları olmuştur kurulan tüm hükümetler kendi güçleri
için toplum üzerine korkuyla hakim olmak için toplumu sindirmişlerdir.
.
LEE HARPER KİMDİR?
1926 Alabama doğumlu olan yazar Harper Lee,
Huntington Koleji ve Alabama Üniversiteleri’nde okudu. Bir süre Alabama’nın
Oxford kentinde eğitim gördükten sonra, Eastern Air Lines’ta işe girdi. Birkaç
kısa hikâye yazan Harper Lee, 1960 yılında ünlü Bülbülü Öldürmek romanını
yazdı. Harper Lee’nin tek romanı olan bu eser çok başarılı bulundu ve filme
çekildi. Ancak Harper Lee bir daha roman yazmadı. Fakat 3 Şubat 2015 tarihinde
yaptığı açıklamayla, Go Set a Watchman (Tespih Ağacının Gölgesinde) adlı yeni
romanının 14 Temmuz 2015 tarihinde yayımlanacağını duyurdu. Bülbülü Öldürmek
kitabının devamı niteliğindeki roman, ilk romanın 20 yıl sonrasında yine
Alabama eyaletinde geçmekteydi ve ilk eserdeki küçük çocuğu büyüdükten sonra,
siyahların verdiği mücadeleye verdiği destek etrafında gelişen bir örgüye
sahipti.
“Bülbülü Öldürmek” ilk yayımlandığında satış
rekorları kırdı ve Harper Lee’yi kısa sürede üne kavuşturdu. 1961 Pulitzer
Edebiyat Ödülü kazandı, bir yıl sonra Gregory Peck’in başrolünü oynadığı bir
filmde beyazperdeye aktarıldığında da Oscar aldı.
Eserleri
Bülbülü Öldürmek (roman, 1960)
Tespih Ağacının Gölgesinde (roman, 2015)
Deniz Boyraci
Yorumlar
Yorum Gönder