KENDİSİNİ MÜMİN TANIMLAYANLARA:
“Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun. Bir Müslüman’ın din kardeşiyle üç günden fazla küs durması helâl olmaz.” (Buhari, Edep, 62)
Yeşil Sol Parti nin savunduğu; Günümüzün Modern Medine Sözleşmesi. Müslümanlar için kutsal olan Ramazan ayını geride bıraktık . Her dinin barış, adalet ve dostluk gözeten kutsal günleri ve ayları vardır, Kuşkusuz tüm dünya müslümaları için ama özellikle Ortadoğu için İslamiyet ve onun kutsal ayı Ramazan en önemli aylardan biri. İsalm Tarihi'ni Hz. Muhammed dönemi ve sonrası diye ayırmak gerekiyor. İslam dini peygamberi kendi dönemi içerisinde Arap Yarımadası'nda başta Araplar olmak üzere tüm halkları ilgilendiren devrim niteliği taşıyacak sosyo ekonomik, hukuksal kararları yaşama geçirdi. Ancak müslüman dünyası birçok farklı sebeplerden dolayı, İslam dininin sunduğu evrensel toplum sözleşmesi sayılabilecek maddeleri bir türlü çağa uygun ve hümanist çerçevede yaşama geçiremedi.
Toplumsal hafıza da zaman içerisinde genleri etkiler. Yani tarih tekerrür etmez aslında yaşananlardan sağlıklı bir sonuç çıkarılarak ilerleme kaydedilmediği için tarih bize tekerrür eder gibi görünür. Oysa bazı sorunların çözümleri gerçekten gözümüüzn önünde öylece durur. Tıpkı zamanında Hz. Muhammed'in yaptığı Medine Sözleşmesi gibi.
Medine Sözleşmesi, Hz. Muhammed'in Medine'de huzur ve barış ortamınında yaşamayı sağlamak için şehirde yaşayan bütün gruplar arasında 622 yılında yaptığı bir antlaşmadır. Medine İmtiyazı olarak ta tanınan bu sözleşme, İslam'ın ilk yazılı anayasası olması itibarıyla önemlidir.
Medine Sözleşmesi'nin içerdiği en büyük yenilik Müslüman, Yahudi ve Pagan topluluklar barış içerisinde yaşamaları olmuştur. Bu üç farklı inanç toplulukları Ümmet çatısı altında birleşerek şehrin dışından gelen saldırılara, hep birlikte karşı koyacaklar ve şehir savunması birlikte yapılacaklardır.
Yahudiler dinlerinde serbest olacaktır. İki taraftan birinin, üçüncü bir tarafla olan anlaşmazlığında diğer taraf yanında yer alacaktır.Yahudiler ve Müslümanlar arasında olacak anlaşmazlıklarda, Hz Muhammed hakem olarak kabul edilecektir.Her topluluk kendine ait bölgeden sorumlu olacaktır.Çıkacak bütün anlaşmazlıklar Allah’a ve Resul’üne sunulacaktır.
Bu sözleşmenin en önmeli taraflarından biri de çoğu maddesinin herkese eşit olarak adalet sağlanmasını öngörüyor olmasıydı. Bu anayasa herkese adalet götürme, adli işlerin idare edilmesi konularında devrim yapmıştır. Ayrıca Müslümanlarla ilgili maddelerde Müslümanların birbirlerine yardımcı olmakla mükellef olduğun ifade edilmiştir. Müminlerin kardeşliğine değinilmiş, müminlerin suçluları korumaması gerektiği belirtilmiştir. Elbetteki anlaşmanın arka planında ticaret şehri Medine'deki ticari kaynakları da korumak vardı. Ancak yine de birbirine düşman birçok grubu tek çatı altında "Adalet" şemisye altında toplamayı başarması bakımından önemli bir başarıydı.
622'den günümüze dönecek olursak Ortadoğu halklarının ve inanç topluluklarının da modern tabire yerindeyse bir Medine Sözleşmesi'ne ihtiyacı vardır. Bu toplumsal sözleşem Yeşil Sol Parti 'nin parti bildirgesidir. YSP inançlara, kültürlere, farklılıklara karşı uygulanan yılardır kemikleşmiş olan ayrımcılığa adalet ve vicdan temelinde toplumsal ve ekonomik eşitlik üretebilecek tek siyasal partidir. Çünkü YSP'nin tek dayandığı güç halktır ve gücünü halktan alan bir siyasi parti ancak adalet mekanizmasını mümkün olan en doğru biçimde çalıştırır.
YSP toplumsal barışın anahtarıdır. Toplumsal barış kozmopolit toplumlarda her grup için hayati önenmdedir. Halklar arası barışı en çok savunması gereken kesimlerden biri 'İslam barış dinidir' diyen Müslümanlar olmalıdır. AKP hükümeti Türkiye'de dini kullanarak iktidara gelen ilk parti değil. Müslümanlık her zaman Türkiye'de siyasetin elinde bir araç oldu. Gerçekten Takva sahibi olan bir müslümanın kendi inancını siyaset gibi her an yanlışlar doğurabilecek bir mekanizmaya emanet etmemesi gerekir.
İslamiyet en çok insanı ve onun insanca yaşamasını baz aldığını savunur. Gerçek müslüman kendi dininin öğretilerine örnek biçimde sahip çıkmaz, adalet, vicdan kavramlarını siyasetin elinde malzeme olarak kullanmasına izin verirse ortaya Ensar vakfı çıkar, ortaya Kuran adına işelenen tecavüzler, cinayetler çıkar, ortaya Müslümanların dinin ticarete dökülmesi yoksulun daha yoksul hale düşürülmesi çıkar, ortaya din adına yapılan savaşlar çıkar. Kardeş kanı dökmek günahsa, Allahın verdiği canı Allah alırsa; herhangi bir din kardeşin açken senin tok yatman helal değilse; çocuğa, kadına tecavüz dinen yasaksa o zaman kendisini Müslüman tanımlayan birinin savaş kışkırtan, yoksulun parasını kendi çıkarları için kullanan ve buna dini alet eden bir siyasete izin vermemelidir.
Müslüman bir AKP'linin Kürt katliamına, kadın kıyımına, çocuk tecavüzüne sessiz kalması demek Ebu Cehilin yanında yer alması demektir. Müslümanlık sadece dini görevleri yerine getirerek yaşama devam etmek demek değildir. Müslümanlık sosyal yaşamda da dinin öğretisine göre adalet, vicdan çerçeversinde yaşamaktır. AKP ve Erdoğan seçim kazanırsa Müslümanlar adına şimdiye kadar yaşanan utanç tablosu daha da büyüyecek. Bu sorumluluğun altına girecek mi Müslümanlar? AKP ve Erdoğan kazanırsa Ekonomik kriz büyük olacak yoksulla zengin arasındaki uçurum daha da artacak. Yoksulluk toplumsal sorunlarının daha da büyümesine sebep olacak. Ramazan ayı aç olanla,ezilenle empati kurma ayıdır. Tüm Müslümanlar sandık başına giderken üzerlerindeki yoksul, ezilen herkesin sorumluluğunu hissederek gitmeli ve gerçek sosyal adalet ve eşitlik için statükoculara, din adına din tacirliği yapanlara değil YSP'ye oy vermelidir!
Deniz Boyraci.
Deniz Boyraci.
Yorumlar
Yorum Gönder