YILDIZLAR GÖKYÜZÜNDEN NEDEN DÜŞMEZ?
AGORA
Bugün bir dönem filmi olan Agora filmini inceleyeceğiz. Agora filmi, işlediği konu itibari ile kült sayılabilecek, çatışmalı bir dönemi işleyen bir film olarak karşımıza çıkıyor.
2009 yapımı başrollerinde Rechal Weisz, Oscar Isaac, Clint Dyer, Richard Durden gibi isimlerin yer aldığı film, Millattan sonra 4. Yüzyıldaki İskenderiye kentinde yaşananları ele alıyor. Antik Yunan’dan kalan Paganizm ve yeni bir din olarak ortaya çıkan ve kısa sürede tüm Roma İmparatorluğuna yayılan Hristiyanlık arasında yaşanan çatışmaların yoğunlaştığı bir dönemde, Hypatia adlı bilim kadınının hayatına odaklanan film, hem dinlerin toplumları nasıl değiştirdiği, hem de geçmiş yüzyıllarda özellikle kadınlar tarafindan yapılan bilimsel çalışmaların nasıl göz ardı edildiğini gözler önüne seriyor.
Biz Agora film analizinde üç önemli başlık üzerinde duracağız.
Birincisi, dinler arası çatışmanın topluma yansıması;
İkincisi, bilginin ve bilimin önemi.
Üçüncüsü ise bir"Kadın" Olarak Hypatia'nın bilim tutkusu ve onun hazin sonu.
Hikâye, Grek-Roma çoktanrıcılığının gerilemesi ve Roma İmparatorluğu'nun Hıristiyanlaşması sırasında din ve bilim arasındaki ilişkiyi vurgulamak için tarihi kurguyu kullanır. Film adını, adını antik Yunan'da Roma forumuna benzer şekilde halka açık bir toplanma yeri olan agoradan alıyor. İnsanlık tarihinin, bilinen en uzun süreli devleti Roma, MÖ 753'de kuruldu. MS 395'de, batı ve doğu olarak ikiye ayrıldı. Batı Roma İmparatorluğu, MS 476'da, Doğu Roma İmparatorluğu ise, MS 1453'te yıkıldı. Yaklaşık 2000 yıl tarih sahnesinde kalan Roma; hukuk, din, ahlak ve kültürü ile günümüz Batı Medeniyeti’ni etkilemiştir. Roma hukukunu, dinini ve kültürünü anlamak-araştırmak; bir bakıma, Batı Uygarlığı’nın düşünce temellerini anlamak anlamına gelmektedir. Antik Roma'da din, yüzyıllar boyunca sürekli değişim ve gelişim gösteren, farklı inanç ve dinlerden pek çok kültü içinde barındıran, son derece eklektik ve çok katmanlı bir yapıdır.
Paganizm, en iyi şekilde, doğanın yüceltilmesini temel alan bir grup din ve dinsel gelenek olarak tanımlanır. Tıpkı Hinduizm'deki gibi, tek bir kurucusu, kutsal kitabı ya da dinsel felsefesi yoktur. Ne var ki çoğu Pagan doğal dünyanın kutsal karakterine inanır ve Paganizm sık sık bir “Yeryüzü dini” olarak tanımlanır. Roma Paganizmi büyük oranda Antik Yunan Mitolojisinin tanrılarıyla özdeşleşir ve antik yunan felsefesinin inanca bakış açısını taşır. Bu bakış kısaca Animizm olarak özetlenebilir. Animizm bir diğer adı ile canlıcılık, canlı ve cansız bütün doğanın bir ruhu olduğunu savunan bir inanç biçimidir. Mottosu Tanrı ve tanrılar doğanın içindedir, her şey tanrı ile doludur. Tanrı Sami ırkı din geleneğinde (Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık gibi) ise dünyanın dışındadır. Var olan her şey tanrının bir yaratımıdır ve Tanrı doğadan ayrı olarak kendi başına yegane bir varlıktır. Burada ayrıntılı olarak Paganlık veya tek tanrılı dinleri işlemeyeceğiz elbette ama değinmek istediğim bir nokta var. Pagan öğretilerde dünya ve onun içindeki her şey bir yönüyle kutsaldır. Paganizm kutsallığı her şeye yayar, çünkü Tanrılar ve kutsallık her yerde her şeydedir. Hristiyanlık gibi semavi dinlerde ise Tanrı dünyanın dışındadır ve insanın sınavı için geçici bir alandır sadece. Bu bakış açısıyla semavi dinler paganlığa oranla çok daha saldırgan ve yıkıcıdır. Milattan sonra 400lü yıllarda geçen filmimizde Hristiyanlık Roma içerisinde yükselişe geçmektedir ve paganlığa, sembollerine ve ritüellerine duyulan öfke giderek artmaktadır. İskenderiye'deki şehir ortamında Hypatia ise adeta içimizi ısıtan bir karakter olarak ortaya çıkmaktadır.
Peki antik dünyanın son bilim insanı İskenderiyeli Hypatia kimdir? Tıpkı az önce değindiğimiz gibi M.S. 4. yüzyılda İskenderiye şehri eski parıltısının büyük bölümünü yitirmişti. Zenginliği Roma idaresiyle birlikte büyük oranda azalmış; şehir, sivil ve dini çatışmalarla bozulmuştu. Şehir kütüphanesinin büyük bölümü yanmıştı. Müze, bir düzensizliğin içine düşmüştü ve kayıtlı son üyesi Theon adındaki bir filozof ve matematikçiydi. Kendi çapında hem güneş hem de ay tutulmalarıyla ilgili doğru hesaplamalarda bulunan parlak bir filozof ve öğretmen olmasına rağmen, ünü, önemli ölçüde dikkat çeken genç bir kadının babası olmasından geliyordu. Söz konusu genç kadın güzelliği ve zekâsıyla tanınıyor, matematik ve felsefedeki başarıları onu İskenderiye’nin en parlak sakinlerinden biri yapıyor; öğretileri, bazı en büyük Pagan ve Hristiyan liderlerin etkisi altına alıyordu. Parlak yaşamı ve trajik ölümü antik dünya tarihinin yüksek ve alçak noktalarını gösteriyordu. Adı İskenderiyeli Hypatia idi.
Hypatia, geometri, matematik, fizik, astonomi ve felsefeye aşırı meraklı bir kadındı. Diyofantus üzerine yazıları ayrıntılıdır, çünkü cebirin babası olarak görülse de bilindiği üzere yoğun ve anlaşılması zor bir yazardı. Hypatia’nın açık ve anlaşılır açıklamaları olmasa, orijinal çalışmaları yaşayamaz ve modern matematiğin temelini oluşturamazdı. Sadece diğerlerinin keşifleri üzerine eleştiriler yapmakla tatmin olmayan Hypatia, kısa bir süre sonra kendi araştırmasını üstleniyordu. Bu sıralarda yeni tür bir usturlap geliştirdi. Astronomlar tarafından güneş ve yıldızların konumlarını hesaplamak için kullanılan bir aletti bu. Ayrıca daha fazla dünyevi gözlem yapmak için bir dizi alet yaptı. Bunların arasında suyun altındaki nesnelere bakmak için bir hidroskop ve sıvıların yoğunluğunu ve özgül ağırlıklarını ölçmekte kullanılan hidrometre de vardı
M.S. 400 civarında Hypatia, babasının ardından yeni Platoncu felsefe okulunun başına geçti. Öğrenciler onu kitleler halinde takip ediyordu ve Hypatia, kısa süre sonra onların arasında Roma İmparatorluğu’nun en güçlü ailelerinin çocuklarını görmeye başladı. Hypatia, zamanın birçok okulundan farklı olarak, kendisi bir Pagan olmasına rağmen Hristiyan ve Yahudileri özgürce kabul ediyordu. Ne yazık ki Hypatia’nın kendi yazılarından hiçbiri hâlihazırda mevcut değil ama onunla ilgili birçok şey kendisine öğrencileri tarafından yazılan mektuplardan ve hayatı boyunca başkaları tarafından tutulan onunla ilgili kayıtlardan elde edilmiştir. Yine Sokrates Skolastikus, Kilise Tarihi isimli çalışmasında onu şöyle anlatıyor:
”İskenderiye’de Hypatia isimli bir kadın vardı. Filozof Theon’un kızıydı ve kendi zamanındaki tüm filozofları edebiyat ve bilimdeki başarılarıyla geçmişti. Platon ve Plotinus’un okullarını takip ederek birçoğu öğretilerini dinlemek için uzak yerlerden gelen takipçilerine felsefenin ilkelerini öğretti. Zihnini geliştirmesi sonucu edindiği soğukkanlılık ve rahat tavırlarından dolayı sıklıkla yargıçların varlığında halkın içinde görünmekten çekinmiyor, ayrıca erkeklerden oluşan bir meclise katıldığında kendini mahcup hissetmiyordu. Erkekler sıra dışı asaleti ve etkileyiciliği nedeniyle ona daha da hayran oluyorlardı.”
Hypatia İskenderiye konsülünde söz sahibi bir kadındı. Kendisi hangi dinden olursa olsun öğrencilerini kabul ediyor ve eğitim veriyordu. Bağnaz din çatışmalarından uzak kalıyordu ancak tüm çabasına rağmen bilim yapmaya çalışan bir kadın olarak bu dinler çatışmasının ortasında kalmıştır. Konsüldeki Hristiyanlar hoşgörüden yana değildi paganlardan ve paganlıktan nefret ediyorlardı. Hypatia da bir pagandı ve aynı zamanda da bir kadındı. En yakın arkadaşları bile onu cinsel bir objeye dönüştürüp ona sahip olmak istiyorlardı. Bir kadının toplumdaki yeri bundan ibaretti çünkü. Belki şöyle tartışmalar, argümanlar duymuşsunuzdur "Neden tarihte kadın bilim insanları yok? Çünkü kadınlar bilimden anlamaz, meraktan yoksundurlar. Kadınlar erkeklerini mutlu etmek ve çocuk doğurmak içindirler, vs vs" Bu eril argümanların asıl cevabı çünkü kadınlara bilim yapma şansı verilmemiş olmasıdır. Kadın, tarih boyunca taciz, tecavüz, iftira, baskı ve işkence ile evine ve kocasına hapsedilmiştir. Antik dönemin sonu ve Orta Çağ karanlığının başlangıcı kocasının malı olmayı reddeden her kadın için büyücülük ve çadılık suçlarına mahkum olmak demektir.
Hypatia'ya sahip olamayanların ve onu dizginleyemeyenlerin çirkinliğine rağmen onun sevgi ve güzelliğe dair düşüncesi şöyleydi:
”Bir adam kadın vücudunun güzelliğini gördüğünde onu şehvetle fethetme arayışına girmemeli. Bunun yerine onun güzelliğinin, gerçek güzelliğin bir sureti olduğunu anlamalı. İnsan, hayvani doğasının en alçak yerlerine bir kez daldığında güzelliğin asıl özü üzerine düşünemez, kendi körlüğünde ve Hades’in aldatıcı gölgeleri içinde yaşamak zorunda kalır."
Zamanının en parlak dahilerinden olan Hypatia’nın ölümünü klasik dönemin sonu olarak gören pek çok tarihçi var. Onun ölümü aklın altın çağının sonunu haber veren bir ölümdü. Katledilişinin ardından Hristiyan Kilisesi, olayı örtbas etmek için nafile bir çabayla yazılı tüm eserlerini yok ederek işlenmiş olan bu suçu gizlemeye çalıştı. Günümüze kadar gelebilmiş hiçbir yazılı çalışması yok. Ona dair bildiklerimizin kaynağı öğrencilerinin mektupları ve tarihçilerdir.
Uzun süredir Hypatia’yı popülaritesi ve etkisinden dolayı kıskanan Cyril(Hristiyan Roma Konsül Üyesi), Hypatia'nın kara büyü yaptığına dair söylentiler yaydı ve konsülde onu suçladı. Onu ”tüm zamanını büyüye, usturlaplara ve müzik aletlerine adayan bir büyücü” olmakla suçladı. Suçlamalar her ne kadar saçma sapan olsa da, Cyril’in taraftarları üzerinde istenen etkiyi yaratmıştı. M.S. 415 yılında Hristiyan halk Hypatia’ya saldırdı. Bir akşam iki tekerlekli arabasında oturmuş evine doğru giderken önüne çıktılar. Öfkeli bağnazlar onu arabadan çekip almış, filozof giysilerini zorla üzerinden çıkarmış ve yakınlardaki kiliseye götürünceye kadar sokaklar boyunca sürüklemişlerdi. Kilise, bir zamanlar Kleopatra tarafından sevgilisi Mark Antony için yaptırılmış bir tapınak olan Sezaryum’du ve imparatorluğun yeni dini nedeniyle kiliseye çevrilmişti. Onu yakalayıp sokaklar boyunca sürüklemiş olan kişiler, Hypatia’yı Hristiyan kilisesinin içindeki sahanlığın zeminine fırlatıp, kırık kiremit ve çömlek parçalanyla öldüresiye dövdüler. Sonunda öldüğünde bedenini parçalara ayırıp şehir duvarlarının dışına taşıdılar ve orada bir şenlik ateşinin üstünde yaktılar. .
Bu sadece bir ölüm değildi, hem kadın, hem de bir kadın şahsında yaratılan bilim oldurulmeye çalışıldı...
Ama o gün yeryüzünden gökyüzüne bir yıldız düştü: Hypatia. Tarihin bilinen ilk kadın bilim şehidi
İyi seyirler.
Deniz Boyraci.
https://www.jetfilmizle.top/agora-2009-turkce-dublaj-izle.html
Yorumlar
Yorum Gönder