İKTİDAR HIRSININ YIKICI SONUÇLARI
Bu hafta sizler için Die Welle "Dalga" filmini inceledik.
Yönetmen: Dennis Gansel
Die welle başrol oyuncusu:
Jürgen Vogel
Uyarlama: Die Welle
Film tarihi yazarı: Ron Jones, Todd Strasser
Yayın tarihi: 13 Mart 2008 (Almanya)
Senaryo: Dennis Gansel, Peter Thorwarth, Johnny Dawkins, Ron Birnbach
Filmimiz Die Welle adlı romandan sinemaya uyarlamıştır.
Hepimizi yakından ilgilendiren bir konuyu ele alan filmin hikâyesi :
Ana karakter Bay Wenger, bir siyaset ve beden eğitimi öğretmenidir. Bay Wenger proje haftası kapsamında bir sosyal deney yapıyor.
Nasyonal Sosyalizmin nasıl ortaya çıktığını anlamadıkları için sınıfını bir test konusu olarak kullanıyor.
Öğrencilerde hakim olan düşünce:
"Diktatörlük çağı son buldu ve halk Yeni bir Hitler trajedisine göz yummayacak kadar bilinçlendi." Bu tez Die welle filminin başlangıcında ortaya konur ve film boyunca tezin kendisi çürütülür.
Dalga filminde yaşananlara ilişkin önemle değinilmesi gereken bir şey ; Teknoloji sayesinde
hızla bilgi akışı neleri gözardı etmemize sebep oluyordur?
Yeni teknolojik dünya bizi çok fazla etkene maruz bırakıyor. Telefonlar, sosyal medya, film, dizi vs. yüzlerce yüz binlerce yeni bilgiyi hızla görüp geçiyoruz ve büyük çoğunluğunu unutuyoruz. Günlük hafızamızda kaydettiklerimiz artarken uzun vadeli hafızamız maalesef büyük bir çürümeyle karşı karşıya. Çünkü bu hızlı yaşam içerisinde başımızı kaldırıp ufka veya geriye bakıp neler olduğunu ve neler olacağını değerlendirecek ne zamanımız ne de tarih bilincimiz var. Aşırı bireyselleşme ve bu bireyselleşmenin içinde kendisini var edemeyen bir insan yığını içinde akıp gidiyoruz. Film bize kendisini çok uyanık sanan bir grup gencin bir diktayı farkında olmadan nasıl yükselttiğini gösteriyor.
Ortak bir sembol ortak bir düşünce. Filmdeki gençler kendini var etme kaygısıyla ve bir bütünün parçası olma heyecanıyla bir diktayı farkında olmadan yükseltiyor. Başını ufka doğru kaldırıp varacağı yeri göremiyor.
Filmin başında gençlerin ciddiye almadığı tarihi trajedi bilinçsizce gençler sayesinde kendisini topluma yeniden yansıtma fırsatı buluyor.
İdeolojisi ne olursa olsun iktidarın her zaman yıkıma yol açan ve şiddetle sonlanan iktidar uygulamasını bu filmden açıkça öğreniyoruz.
Filmde basının rolü de netleşiyor.Tüm planlar doğru, yanlış , manipülatif her bilgi hızla yayılıyor ve toplumu kısa sürede etki alanı içine çekiyor.
Filmde net bir şekilde ; Faşizmin nasıl ortaya çıktığını ve bazen kendimizinde bu tehlikeye ne kadar yakın olduğunu görüyoruz .
Filmden aldığım en güçlü izlenim, bu sosyal deneyde ortaya çıkan toplumsal bir yaraya, yaşanmış deneyimlerin ışığında bakmamız gerektiğidir ki, en önemli noktayı bulabilelim.
Bu temelde;
İktidarın tüm zamanlarda toplumları nasıl etkilediğine bakalım.
Şöyleki;
Hangi ideolojiye sahip olursak olalım, iktidar açlığı ve hırsı kişileri yanlış yöne itiyor, onları insancıl olmaktan ve toplumsallıktan çıkarıyor adeta bir canavarlık maskesi giydiriyor.
Tarihte bunun sayısız örnekleri vardır ,hepsini burda saymayacağım....
Sorun şu ki, iktidarda olanlar diğerlerini eziyor.
Bunlar, başkalarını ötekileştirme ve yok etme hakkını kendilerinde buluyorlar bu da toplumu yaralıyor, kutuplaştırıyor ve bölüyor. Bunun sonucunda en kanlı savaşlar en acımasız katliamlar yaşanıyor.
Bu kişiler ve gruplar ötekileştirdiklerini canavarca ve hunharca her yöntemi kullanarak yok ederken kılları dahi kımıldamıyor .
Ama ınsanlık adına tarihe kara lekeler bırakılıyorlar.
Faşizme karşı ne yapmalı sizce?
Deniz Boyraci
Yorumlar
Yorum Gönder