Bu hafta
sizler için hazırladığım eser: ÖZGÜRLÜKTEN KAÇIŞ
Yazar: Erich
Fromm
Sayfa
Sayısı:306
Çok
önemli bireysel ve toplumsal analizlerin yapıldığı eser bilimsel bir
araştırma ve önemli bir Psikanalizdir.Özgülük
sevdalıları özgürlüğü anlamalıdırlar da.
Özgürlüğü
bireysel ve toplumsal açıdan doğru anlama temelinde değerli
analizleri içeren eserimiz şu bölümler altında can alıcı birçok
konuyu aydınlatmaktadır.
ÖZGÜRLÜK
BİR RUH BİLİMSEL SORUN MU?
BİREYİN ORTAYA
ÇIKIŞI VE ÖZGÜRLÜK KAVRAMI !
REFORM ÇAĞINDA
ÖZGÜRLÜK!
ÇAĞDAŞ İNSAN
AÇISINDAN ÖZGÜRLÜĞÜN İKİ YÖNÜ!
KAÇIŞ MEKANİZMALARI!
NAZİZM PSİKOLOJİSİ!
ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ
BİREYSELLİK YANILSAMASI!
KİŞİLİK VE
TOPLUMSAL SÜREÇ
"Karanlıkta ıslık çalmak ortalığı
aydınlatmaz."
Hemen
her konuşmada bir şekilde bahsi geçen, hemen her anlatıda bir anlamı ve
önemi olan özgürlük, ne olduğu en tartışmalı konulardan birisidir. Şarkılarda
şiirlerde özgürlüğün ne kadar iyi ve güzel olduğuna dair kısımlara bayılırız.
Mottosu özgürlük olan her ideanın bir şekilde insan mutluluğuna katkı
sağladığını düşünürüz.
Erich Fromm
özgürlükten kaçış adlı eserinde özgürlüğü romantik bir rüyadan ciddi
bir sorumluluğa doğru evril tir. Bu evriltmek özgürlüğün anlamının kavranması
sırasında bireyin üstlendiği sorumluluğu su yüzüne çıkartır. Bu sorumluluk
özgürlüğün romantik savunuşu kadar eğlenceli değildir. Ancak ondan çok daha
etkilidir. Böylece özgür olabilmenin anlamı bize yol göstermeye başlar.
Özgürlük yalnızca öznel olaylar esnasında
kısıtlamaların ya da yasakların tersi ya da reddiyesinden ibaret değildir. Bu da özgürlüğün bir parçasıdır elbette ancak onu etraflıca anlamak ve
kendimize dönebilmek ve yolumuzu bulabilmek için yeterli değildir.
"Şu yasağa karşı biz
özgürlüğü savunuyoruz " Yani bu yasağı kabul etmeyeceğimizi onun
karşısında duracağımızdan bahsediyoruz. Peki sonra? Özgürlüğün anlamı
yalnızca onun kısıtlandığını düşündüğümüz tezlere ve uygulamalara engel
olmaya çalışmaktan ibaret midir? Hayır.
Özgürlüğün insan refahı ve
mutluluğunda işlevsel bir rol oynayabilmesini sağlayan şey onun zıttıyla
çarpışması değildir. Özgürlük, bilincinde olma zorunluğu, ve özgürlüğün
getirdiği sorumlulukları yüklenme erdemiyle birlikte işlevsel hale
gelir.
Özgürlükten
kaçış adlı yapıtında Fromm, tarih boyunca insanın giderek daha fazla özgürlük
kazandığından ancak bunun karşılığını yalnızlaşarak ödediğinden söz eder.
bundan ötürü, özgürlüğün insanın kaçmak istediği bir durum olduğunu anlatan
fromm, otoriter rejimlerin insanlara çekici gelmesinin nedenini de buna
bağlar. Birey olamayan, değer üretemeyen, yani özgürlüğüyle ne yapacağını
bilemeyenlerin bu özgürlükten kaçma durumu otoriter rejimleri ve onların
tehlikelerinin aşırılıklarının önünü açmaktadır. Bu özgürlükten kaçış bir
grubun veya ideolojinin, örneğin faşist bir ideolojinin fanatik bir üyesi
olmaya kadar uzanmaktadır. Birey olarak özgürce kendisini var edemeyen ve
yalnızlığa giderek daha çok gömülenler bundan kurtulma ya da kaçış olarak bir
gruba dahil olmakta ve bu grupla kendisini var etmeye çalışmaktadır.
Yalnızlığı ne kadar derinleşir, özgürlük karşısında ne kadar cahil kalır ve
korkarsa ideolojiye ya da gruba çok daha fazla bağlı hale gelir. Kendisini
grupla özdeşleştirmeye ve ondan ibaret olmaya doğru sürüklenir.
"Karanlıkta ıslık çalmak ortalığı
aydınlatmaz. yalnızlık, korku ve ürküntü olduğu yerde kalır; insanlar
buna sonsuza dek dayanamazlar. Negatif özgürlüğün yükünü sürekli
taşıyamazlar; negatif özgürlükten pozitif özgürlüğe doğru bir gelişme
göstermedikleri sürece, özgürlük denilen şeyi tümüyle feda etmek ve ondan
kaçmaya çalışmak zorunda kalırlar. günümüzde var olan temel toplumsal kaçma
yolu, faşist ülkelerde olduğu gibi bir öndere boyun eğmek ve demokrasimizde
görüldüğü üzere zorunlu uyum sağlamak, razı olmaktır."
Buda özgürlükten
çok köleliği biati getiriyor çarçur edilen değerler ters yüz oluyor. Kurtuluş
anahtarı elimizde kelepçe oluyor. Sorun doğru
temelde özgürleşemeyen birey
özgür toplumu yaratamıyor.
Bunun bir bariz örneği
Türkiye’de 18 yıldır iktidarda olan AKP rejimi Türkiye’de
özgürleşemeyen bireyler özgür toplum yaratamıyor faşizme karşı
çıkma yerine ona teslim. Oysa Özgürlük zihinlerde
yaratılmalı öncelikle orada zincirler kırılmalı.
Özgürlük için
gerekli donanım emek çaba zemin hazırlamazsa elimizde
patlar tamda o noktada Özgürlüğün bir bedeli var ve elde edilince bir
değeri var.Özgürlüğü
anlamak ve gereklerini yapmak en önemli özgürlük eylemidir.
Özgürlük
kavramı insanın varlığı ile birlikte ortaya çıkmış bir olgu olarak görünse de
aslında insan kendi varlığından önce dış dünyanın farkına varmış ve evreni gözlemlemiş, sorgulamış, anlamlandırmış, şekillendirmiş ve hatta olanı
değiştirmeye çalışmıştır. Doğaya egemen olduğunu yaratılmış her şeyin kendine
hizmet ettiğini anladıktan sonra kendi iç dünyasını bizatihi kendi varlığına
bir dönüş yaşamış artık içindeki “ben” i sorgulamaya başlamıştır. Burada
yazar insanın kendi özgürlüğünü keşfetme sürecini anlatırken özellikle
Avrupa’da yaşanılan skolastik döneme ve insan üzerindeki baskısına hayli
vurgu yapmıştır. Zira bu dönemde insan kendi varlığını doğadan ya da dini
tekelinde bulunduran kiliseden ayrı bir varlık olarak düşünmemekte onun bir
parçası olarak görerek özgürlük gibi bir düşünceye de ulaşamamış durumdadır.
Aynı zamanda kilisenin bu baskıcı ve totaliter tutumu insanın kendi varlığını
sorgulamasına, özgürlük kavramına doğru ilerlemesine de neden olmuştur.
Yazarın
özellikle üzerinde durduğu diğer iki kavram ise *“Yapma özgürlüğü” ile “ yapmama özgürlüğü” söylemleridir. Bu iki kavram arasında gözle görülmeyen fakat insan ruhunda
belli yaptırımlara sahip bir konum bulunmakta bu iki olgu arasındaki
mesafenin artmasıyla kişi kendini yalnızlaşmış, tükenmiş ve özgürlüğünü
sorgular halde bulmaktadır.
Bu kitapta
özgürlük tanımı yapılırken özellikle çağdaş yani modern insanın özgürlüğüne
değinilmekte var olan bireysellikten hareketle ortaya çıkan soyutlanma,
bireysel önemsizlik, güçsüzlük duygusu ve yalnızlık hissine atıfta
bulunulmaktadır. Skolastik düşüncenin belli aşamalarla önemini yitirmesi,
pozitif ve rasyonel düşüncenin hayata entegre olmasıyla birlikte insan
kendini ekonomik ve kültürel bağlamda bireysellik yarışında bulmuş, bu yarışı
kazandığını düşündüğünde ise varlığını temellendirdiğini düşündüğü manevi
bağlardan koparak anlamsızlık seremonisinin içinde kendini yeni bir anlam
arayışı içinde bulmuştur.
Erich Fromm
Kimdir?
Erich Fromm 23
Mart 1900 yılında Almanya'da dünyaya gelmiştir. Musevi kökenli Amerikalı ünlü
psikanalist, sosyolog ve filozoftur. Ruh biliminde Marksist-Sosyalist
yaklaşımın en önemli temsilcilerinden biri olmuştur.
Heideberg ve
Münih Üniversitelerinde toplum bilimi ve psikanaliz eğitimlerini almıştır.
Heidelberg Üniversitesinde doktora öğrenimini tamamlamıştır.
Erich Fromm
1930'lu yılların başlarında Nazi hareketlerinin başlaması ile birlikte
İsviçre Cenevreye taşındı. Chicago Ruh çözümleme Enstitüsünden aldığı davet
ile ABD'ye gitti Bu üniversitede 4 yıl kadar uzman olarak görev yaptı.
Özel
çalışmalarını sürdürürken Columbia Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak
çalıştı. Sayılı ve büyük üniversite ve kolejlerde görev yaptı. 1949 yılında
Meksika Ulusal Özerk Üniversitesinden profesörlük teklifini kabul etti tıp
fakültesi bölümünde ruh çözümleme şubesini kurdu ve emekli olana kadar
çalıştı.
Emekli
olduktan sonra yaşadığı ülke olan İsviçre'de yaşama veda etti. Marksist ve
sosyalist insancıl dünya görüşünü benimseyen yazar batı kapitalizmini ve SSCB
komünizmini reddetti. Bilim adına bir çok eser veren profesör tüm dünyanın
sevdiği hekimlerden biridir. Deniz Boyraci
|
Yorumlar
Yorum Gönder